Yavuz Bülent Bakiler, Orkun Dergisi’nin Temmuz ile Ağustos sayılarında benim, “Fetullah Gülen’in Şeriatı Yayma Okulları” üzerine yazdığım biçimelime (makaleme) karşılık vermeye çalışmışsınız. Ancak olayın özüne değinmekten çok kendinizi tanıtma ya da övme yoluna gitmişsiniz.
Yazımın başında belirteyim ki bir yanda şeriatçı, öte yanda Turancı oyunu oynamanız sizi istenmeyen bir duruma sokmuştur. Çünkü Turancıdan şeriatçı, şeriatçıdan Turancı olamaz. Türk telekeyinin (dünya) gerçekleri bunu gerektirmektedir. Üstelik yeni kurulmuş olan Kazak, Kırgız, Özbek elleri de bu günlerde başta Afganistan ile Pakistan’da olmak üzere Taliban adı altında örgütlenmiş şeriat ordularının saldırıları ile karşı karşıyadırlar.1
Yazınızın birinci bölümünde bugüne değin yaptığınız çalışmaları anlatır iken Avrupa’da bulunan ülkücü dernekleri dolaşıp Türkeli (Türkistan) konusu altında Fetullah Gülen’in tanıtımını (propagandasını) yaptığınızı niçin gündeme getirmediniz? Eğer öyle yapsa idiniz sizin yüzünüzdeki bir başka sır perdesi de biraz olsun açılmış olacaktı.2 Sizin ne sayıda biçik (kitap) bastırdığınızdan, uzak göstericide (tv) ne tür diziler yada çekimler gösterdiğinizden çok, bütün bunları niçin yaptığınız önemlidir. Siz, yazınızda öne sürdüğünüz gibi çalışmalarınızda dilde, işte, düşüncede birliğe önem vermediniz. Siz oldu olalı şeriatta birlik aradınız. Bir devlet görevlisi olarak gittiğiniz Özbekeli’nde sizden Türkçe müzik bantları isteyen kişilere Kültür Bakanlığı görevlisi olarak din biçikleri (kitap) dağıtarak (şeriatçı) olduğunuzu kanıtladınız.3 Siz bağlı bulunduğunuz örgütle birlikte sanıksınız. Bugün sizin de içinde bulunduğunuz Fetullah Gülen’in yönlendirdiği akım da bölücülükten sabıkalıdır.4 Adı geçen akımın gerçek adı Nurculuk’tur. Siz kendiniz de yazınızda doğrulayarak “Fetullah Gülen’in Işık Okulları” demişsiniz. Kendinizi Turancı sandığınızdan Nur’un Türkçe’sini Işık olarak kullanmışsınız. Peki dünkü Said-î Kürdî’nin Nurculuk (tarikatı) örgütü bu günlerde sizin aracılığınızla Turancı mı oldu? Nurculuk yolu dinde birliği bırakıp “dilde, işte, düşüncede birlik” yoluna mı girdi? Yok yok bunları yalnızca kendinizi yasallaştırabilmek için yapıyorsunuz.
Fetullah Gülen konuşmalarında “milliyetçilik” sözüne de yer veriyordu.5 Bunu niçin yapıyordu?
Ulusçuluk (milliyetçilik) söylemleri ile iki amacına ulaşabildi. 1) MHP içinden bir kesimi kendisine bağlayabildi.6 2) Said-î Kürdî (tarikatına) yeni bir görünüm kazandırabildi.
Bu çağda sizin oynadığınız bu tür oyunları ancak Fetullah’ın gülleri yutar. Siz, Turan yolunu ya da Turancılığı basamak edip bu günlere gelmişsiniz. Vardığınız yer bellidir. Eski adı Nurculuk, yeni a dı Işıkçılık olan Fetullah Gülen’in Şeriat Okulları’dır. Kutlu olsun! Gelelim sizin boş sözlerinizin arasına sıkıştırdığınız sorulara:
Bana verdiğiniz karşılıkta,
1) Fetullah Gülen’in okullarında çalışan öğretmenlerin Türkçe’nin bölge uyasını (şive) bildiklerini söylüyorsunuz. Bir kişi sokakta istediğini anlatacak kadar dil bilmekle, okulda bir kimya, fizik ya da edebiyat dersi verebilir mi? Sizin 5-6 ayda dil öğrendiğini sandığınız öğretmenler en küçük işlerinde bile yanlarında dilmaç (tercüman) götürmektedirler.7
2) Yazılarımda Arapça ya da Farsça sözlerin yerlerine Türkçe sözler kullandığım için benim Türkçe bilmediğimi öne sürmüşsünüz. Verdiğiniz örnekte benim “taraf” sözünü kullanmamı istemişsiniz. “Taraf” sözü Türkçe değildir. Sizin gibi dilci olmayıp dil konusunu anlatanların yüzünden bizim güzel dilimiz de, ülkümüz de yıprandı. Siz dil konusunda gerçekten bilimsiz değerlendirmeler yapmışsınız. Benim kullandığım ak sözü yerine “beyaz” sözünü kullanmam gerektiğini söylüyorsunuz. Biz, Turan (şiir)leri ile şeriat yolunda yürüyenlerden değiliz. Sizin Arapça ya da Farsça sözleriniz sizde, benim Türkçe sözlerim bende kalsın, olur mu? Siz, bu konuda gerçekçi iseniz Fetullah Gülen’in konuşmalarına bakınız! Göreceksiniz ki konuştuğu dil Türkçe’den nasıl soyutlanmıştır.
Sizlerin amacınız, gerçek Türkçe’yi değil, Said-î Kürdî’nin kullandığı kendince kutsal dili, Türkçe adı altında yaşatmaktır.
3) “Zaman” adı altında çıkan gazete uydurmacasına gelince; Bu, yerel gazetelerin içine sıkıştırılmış, Fetullah Gülen’in buyruğu ile çıkan bir ek yayındı. Eskiden yedi günde bir çıkardı. Son iki ayda Kazak, Kırgız, Özbek ellerinde bulunamadı.
Siz, bu konuyu kurcalamış iken benimsediğiniz Nurcular’ın sesi “Zaman” ekinin Türk cavlığı (düşmanlığı) ile üstü örtülü şeriatçılık yaptığını iki örnek ile açıklayayım: Bulduğum onlarca örnekten ikisini yazarak Fetullah’ın sesi olan bu gazete aldatmacasını okuyuculara tanıtayım. Gerek Avrupa’da gerek Türkiye’de müslüman iş adamlarını Türk ellerinde gazete çıkarıyoruz diye aldatarak para toplayan Fetullahçılar Kazakça bir gazeteye iki betlik (sayfa) bir ek ekleyerek göz boyamaktadırlar. Aşağıda Fetullah’ın sesi olan gazetenin ileri sürdüğü iki görüşe iyi bakalım. Ne anlamlar çıkacak?
Yazar, Türkiye’den gelen Fetullah doğrultusunda birisi ile ekonomi yönünde yaptığı görüşme yazısının arasına (şeriat) duygularını şöyle yerleştiriyor.
a) “……… Allatagala bizding halıktı müsülmanşılık arkılı ilgeriletip otır. Sonda dinimiz erten jaysa, medeniyet güldense dilde keledi.”8
Allah Tealâ bizim halkı müslümanlık yolu ile ilerletiyor… Buna bağlı olarak dinimiz erken yayılsa buna bağlı olarak uygarlık yayılsa, dil de arkasından gelir.
Bu görüşe göre bir elin ilerlemesi, uygarlaşması, dilin gelişmesi İslâm’ın çabuk yayılmasına bağlanmıştır. Bu (Zaman) gazetesinin Kazakeli’nin kalkınması için benimsediği görüştür! Üstü örtülü bir şeriat övgüsüdür.
b) “Kene Han Kazakelinin padişahlıkka karşı kozgalısın paydalanıp, handık bi (y)likti kalpına keltiridü armandadı” 9.
“Kenesarı Kağan Kazakeli’nin padişahlığa karşı ayaklanmasından yararlanıp Kağanlığı kendi eline geçirmeyi amaçladı.”
Bakınız! (Zaman) gazetesi, Ruslar için Kazakeli’ndeki Rusca gazetelerin bile yapamadıklarını nasıl yaptı? Ruslar, Kazak Türkleri’nin atasına bu çirkin sözü söyleyecek bir başka yayın kuruluşu bulamamışlardır, bulamayacaklardır da! Bir ömür boyu Kazakeli’nin bağımsızlığı için uğraşmış olan Kenesarı atamıza “Ömrümüzden ömür alan yalanlar” başlığı altında Kazakeli’nin son Kağanı için “o bağımsızlık için değil, padişahlığı ele geçirmek için savaşmıştır” diyerek Rus görüşlerini savunmuştur. (Zaman) yayınının bu sözleri neye benzetmiştir? Bir örnek verecek olursak Kazak Türkleri’nin bir yayın organının Yıldırım Beyazıt atamıza “o yurdu için değil, padişahlık için savaşmıştır” demesine benzer.
Siz, “Hangi ahlâka sığar” başlığı altında -Fetullah Gülen’in (Şeriat) orduları’nın bir suçu bulunabilmiş mi? Diye sormuşsunuz.
Yavuz Bülent Bakiler, Özbekeli’ndeki “Nur”-Işık okullarına neden kilit vurulduğunu biliyor musunuz? Öyle ise işitin!
Özbekeli, müslümanlığın iyi tutunduğu bir Türkeli’dir. Buradaki Türk-Özbek okulunun bir tob (grup) Fetullahçı öğretmeni, bir kaç Hizbullahçı öğretmenle birlikte ortamı uygun sanarak, Özbek öğrencileri “kamp”a götürürler. Kamp yeri olarak dağdaki bir in seçilmiştir. (Kamp)ta söylenenler, yapılan (zikir)ler, verilen eğitim (Nur eğitimi) Özbek yetkilileri çileden çıkarmaya yetmiştir. Türkiye yönetimi uyarılmış, okullar da kapatılmıştır. İşte olayların arkasındaki sır perdesi de böyle aralanmıştır. Bu suç değil de nedir?
4) Siz, Fetullah’ın “nur” okullarında Türkiye’den giden öğretmenlerin yanında yerli toplumdan da öğretmenlerin bulunduğunu, bu nedenle Fetullah’ın öğretmenlerinin şeriatçılık yapamayacaklarını belirtiyorsunuz.
Fetullah Gülen’in (şeriat) orduları içinde bulunan bazı öğretmenler Kalinin Bölgesi’ndeki okulda seçilmiş bir tob (grup) öğrenciye şeriat öğretmeye kalkınca, bu olay eğitim çevrelerince duyulmuştur. Ne oldu biliyor musunuz? Fetullah’ın Almata’daki yatırım ile eğitim işlerinden sorumlu kişi sayın Y. Pekmezci Bey, soruşturmayı önlemek için, para konusunu sorun göstererek adı geçen okulu çarçabuk kapatmıştır. Ben bu konuyu yanımda üç kişi tanık olmak üzere iki yaka ile açık açık görüştüm.
Ayrıca bize ulaşan bilgilerin çoğu da okullarda çalışmakta olan yerlilerdendir. Eğer o yerli yurttaşlarımız da olmasa oralarda görevli öğretmenler yalnızca yeşil elbise giymekle kalmayıp, açık biçimde şeriatçılık yapacaklardı.
Siz, yazınızda beni eleştirmekten çok kendinizi övmüşsünüz. Size yakışan da budur. Yazınızın kalan bölümünde iki özellik var. Duygu sömürüsü, din sömürüsü. Bu son iki özelliğinizin de, sizin içinde bulunduğunuz örgütle çatışan bir yanı yok. Ne mutlu ki, sizin Said-î Kürdî tarikatına girmiş olduğunuz anlaşıldıktan sonra Türklüğü sömürme işiniz azalmıştır.
Gelelim sizin ulu orta değerlendirmelerinize: Siz, Türkeli (Türkistan) 200 yıl kadar Rus yönetiminde kaldı diyorsunuz. Yanlış biliyorsunuz. Siz işte böylesi yanlışlarla yıllarca ülkücüleri bilgilendirdiniz. Duygu sömürüsü yaparak bu günlere erdiniz.
1917 yılında bütün Türkeli ile Azerbaycan’da 18.750 cami ile mescid vardı diyorsunuz. Bu bilgileri de KGB kayıtlarına dayandırıyorsunuz. Siz KGB kaynaklarına nasıl ulaşıyorsunuz? Yalan yanlış değerlendirmeler bunlar. Ayrıca, cami sözü oralarda mescid olarak geçmektedir.
Şu sizin ulu orta bilgiler sunduğunuz biçiğinizden (kitap) bir başka örnek vereyim. “Özbek ne demektir?…. Ruslar Türkistan’a girdikten sonra Özbekler’e önce sart dediler.”10 Bırakın bu ulu orta yaklaşımları. Özbekler’e ilk sart diyen Ruslar değil, Cengiz Kağan’dır. Sonuç: Turancılık ya da Türkçülük Fetullah’ın ordularının (şeriat) düşünceleri ile bağdaşmaz. Siz, Said-î Kürdî’nin risaleleri üzerine yazıp çiziniz. Türkelleri’ni Türkiye’den İslâmlaştırma çabalarınıza güzel Türklüğü bulaştırmayınız.
DİPNOTLARI
1- Twee gijzelaars in Kirgizië vrijgelaten, Metro, bet, 1. Nederland, 19 Oktober. 1999. Taliban melden successen in in offensief tegen oppositie, Vokskrant, de Guardian, AFP, AP.
2- Kadir Ayaz, Y. Bülent Bakiler’in Turancılık adı altında (şeriatçılık) çalışmaları.
3- Yavuz Bülent Bakiler, Türkistan, Türkiye Diyanet Vakfı)193, bet.67, Ankara-1996.
4- Fetullah Gülen geçmiş yıllarda “şeriatı” yayma suçundan 3 yıl yasak (ceza) almıştır.
5- Yahya Kemal Taştan, Fetullah Gülen’in Çalışmaları, Ülkücüler Nasıl aldatılıyor, Ötüken, 29/09/2000.
6- Arif Aslan, 22. Temmuz 2000’de yazdığı biçiği.
7- Bu konuyu “Fetullah Gülen’in ‘şeriat) okulları” – 2 biçimelimde (makale) açıkladım.
8- Zaman-Kazakstan, Şaymerden Tölegenulı, bet: 11, 24 şilde 1998.
9- Zaman-Kazakstan, Membet Koygeldiyev, bet 2, 7 tamız 1998.
10- Y.B. Bakiler, Türkistan, bet (sayfa) 161, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/193, Ankara-1996.



