1991 yılında Sovyetler Birliği dağıldı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu coğrafî alan içerisindeki cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilân etti. Fakat yıllardır Komünizmin etkisi altında kalan Türk cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki kardeşane duygular sadece dilde kaldı. İyi bir iletişim kurulmadı kardeş Türk cumhuriyetleri ile. Çünkü Türk cumhuriyetleri kısmen asimile olmuştu. 1991’den 2004 yılına kadar ilişkilerin her alanda en üst seviyede olması gerekirdi. Türkiye, kardeş cumhuriyetlerinin ağabeyisi olmalıydı. Görüş birliği, gönül birliği tam anlamıyla sağlanmadı. Rus hükûmetinin psikolojik baskısı bile tesir etti.
Cumhuriyetimizin kurulduğundan bugüne kadar Türkiye’yi dünya üzerinde söz sahibi yapmak isteyen idarecilerimiz somut bir adım atamayarak, yıllarımızı heba etti. Tarih tekerrür etmeden yıllarımızın heba olmaması için uluslar arası platformlarda gücümüzü göstermeliyiz. Türkiye’nin kaderini tayin etmeye çalışan gizli elleri yok etmeliyiz. Bu eller dün Kafkasya’daki Türklere kahpece kurşun atan Sovyetler Birliği idi, bugün Irak’ta sivil insanlara füzeleri yağdıran ABD, yarın ise başka bir ülke…
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK öleli 66 yıl oldu. Bu 66 yıl içerisinde daha da güçlü bir Türkiye olmalıydı. Son 10 yılda terörizme verdiğimiz kurban sayısı on binleri buldu. Şehit analarımız artık ikinci evlâtlarını şehit vermeye başladı.
Uluslar arası ilişkilerde sahte dostumuz olan ABD’nin, IMF’nin, global güçlerin, iyi niyet adı altında yazılmış mektupların isteklerine boyun eğmemeliyiz. Ama maalesef şer güçlerin istekleri karşısında bir şey yapamadık. Elimizle Dünya Bankası’ndan ve AB’den uzmanlar (!) getirdik. Binlerce şehidin katilini özel helikopterle adalara getirerek orada tatil yapmasını sağladık. Binlerce mahkûmu salıverdik.
İşte bu olaylar dünya Türklüğünü ortadan kaldırmayı, Türkleri Anadolu’dan kovmayı amaçlayan emperyalist güçlerin bir oyunu. Bu oyun Türkiye’yi parçalamak için yapılıyor, yapılacak da… Çünkü Osmanlı’nın parçalanmasından sonra kurulan genç cumhuriyetimizi emperyalizm hiçbir zaman hazmedememiştir. Yunan Başpiskoposunun “Yunan halkı ne olursa olsun bir gün meleklerin kanatları üzerinde Anadolu’ya geri dönecek” açıklaması, ABD Ankara Büyükelçisi Volf Ruthard Bom’un Trabzon’a gelişinde “Kars Ermenistan sınırları içerisindedir” açıklaması, ABD Büyükelçesi Edelman’ın PKK’ya karşı askerî bir eylem yapmayacaklarını açıklaması oyunun birer plânıdır. 1939 tarihli Hatay Antlaşması’nın gizli bir maddesine göre 2039 yılında bu ilimizde bir halk oylaması (plebisit) yapılarak, Hatay’ın yeni sahibinin belirlenmesi de iddia olarak ortaya atıldı.
Yahudi Devleti’nin siyasî bekasını sağlamak için çok kapsamlı bir strateji yürüttüğü malûm. Kurak bir coğrafyaya sahip olan İsrail, nüfusunun da artmasıyla gözünü GAP’a dikti. “Vaat edilmiş topraklar” inancı ve GAP’ın sulu tarım alanının 175 bin hektar olması Yahudi gözünün hırs bürümesine sebep olmaktadır. Bu oyunlarla Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) örtüşüyor.
Türkiye’nin AB’ye aday yapıldığı Aralık 1999’dan bugüne kadar Türkiye-AB ilişkileri devam etmektedir. Yabancıların Türkiye’de mülk edinmesi kolaylaştırılıyor. Malazgirt Meydan Savaşı, Dumlupınar Zaferi ile süslenen Ağustos ayı itibarı ile 1916 sayılı kanunla Türkiye toprakları satılığa çıktı tartışmaları başladı. Bu kanunla birlikte 14 Temmuz 2004 tarihinden bugüne kadar yabancıların taşınmaz malı 5306 adet artış göstererek 42.884’e ulaştı. Hâlen Türkiye’de 14.418 Yunan vatandaşının, 12.535 taşınmaz malı bulunuyor. Almanların ise 11.595. Suriyelilerin; Hatay, Adana, Kilis olmak üzere toplam 245.582.163 metre karelik gayri menkulü bulunuyor.
Yani Yunanlılar İzmir’i, Suriyeliler Hatay’ı parselliyor. İlgililer film seyreder gibi olayları seyrediyor. Türkiye geneli istatistik raporuna göre durum böyle. Alparslan TÜRKEŞ’in dediği gibi “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”. ATATÜRK ise; bu konuda hassasiyetini dile getirmiştir: “Maalesef Türk’ün ananevî dostu yoktur. Menfaatler müşterek olunca Avrupalılar buna hemen ‘ananevî dostluk’ ismini vermişlerdir”.
Her dönem Türkiye üzerine oynanan oyunlar olmuştur. Bu oyunları Türk düşmanları plânlamaktadır. Mehmet Âkif’in “Sahipsiz memleketin batması hak’tır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” sözü biz Türk milliyetçilerinin şiarıdır. Bizler yetkililerin seyirci kaldığı bu oyunlara gelmeyeceğiz.