Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde büyük rolü bulunan devşirmelerin, Cumhuriyet Türkiye’sine miras bıraktıkları sözde Türkleşmiş torunları, bu defa Türkiye’nin başına çorap örmeye çalışıyorlar. Bunlar Türk milletinin meçhulü değildir. Hepsi de görülmekte, bilinmekte ve izlenmektedir.
Ekmeğini yediği, suyunu içtiği, havasını soluduğu, hep büyük merkezlerde haksız servet edindiği Türkiye’yi, özgürlük kelimesinin arkasına sığınarak bölmeye çalışanların ihanet içinde olmaları, bize sahibi olduğumuz öz yurdumuzdan onların defolup gitmelerini istemek hakkını vermektedir. Elbette bu ihanetler devam ettiği müddetçe bilmem nerelerden, insanlık adına getirip bağrımıza bastığımız, toprak verdiğimiz, Türkçe isim alan Rum, Yahudi, Ermeni vs. kökenlilere bu memlekette yaşama hakkı tanımakla hata mı ettik acaba diye düşünüyorum.
Ta… Osmanlı Meclisi Mebusanından beri, onlara seçme ve seçilme hakkı vererek, bugün de T.C. parlâmentosunda, insan olarak, Türk kabul ederek görev yapması için koltuk vermişsek suç mu işledik?
Otuz yıldan beri devlet ve m llet varlığından 200 milyar dolar hortumlanırken sesi çıkmayan bu devşirme torunlarından, bunların sözde yazar çizerlerinden, niçin bir tek ses duyulmamış ve bir tek satır yazı yayınlanmamıştır? Ama iş Türkiye’yi bölmeye geldi mi hepsi de insanlık adına, özgürlük adına ahkâm keserek sahte hürriyet kahramanlığına soyunurlar.
Anayasaya, meclise, Türk devletine hakaret eden, eşkıyayı savunan ve Türk mahkemeleri tarafından bölücülük suçundan mahkûm olan, Leylâ Zana ve suç ortaklarına her ay ikişer milyar lira ödenmektedir. Bunu görmezden gelenler, her aylığın onbeş bağkur emeklisinin aldığı aylığa eşit olduğunu, bunun haksızlık olduğunu söylemez ve yazmazlar.
Vatan bölücülerine ceza evinde bile Türk devletinin aylık vermesini nasıl veya hangi insanlık veya adalet ölçüsü ile izah edebilirsiniz? Türk devletinin ve onun hükûmetinin bu davranışı kendini Türk hissetmeyenlere teşvik pirimi sayılır.
Bir şehit çocuğu çıkar da “Ah babacığım vatan için şehit olacağına, bölücü olsaydın ne olurdu?” derse, o çocuğu hangi gerekçelerle cevaplar ve ikna edebilirsiniz? Dünyanın hiçbir devleti kendini bölmek, parçalamak, yok etmek isteyen hainleri ceza evlerinde böyle paşa paşa yaşatmaz. Hiçbir devlet, vatanına bağlı yurttaşlarından aldığı vergileri hainlere aylık olarak ödemez.
Türk milletini idare ettiklerini sananların, kimleri nasıl idare ettiklerini görüyorsunuz. Öbür tarafta ise, Türk mahkemeleri yalnızca seçenler için vardır. Seçilenler bu mahkemelerden muaftırlar. TBMM milletvekili ve liderlerinin aklanma yeridir. Orada toplanırlar, birbirlerinin kirlerini keseler, yıkanırlar. Sonra da, karşılıklı olarak birbirlerini temiz ilân ederler. Bizler de sözde bunlara inanmış görünürüz!..
Suç işleyen bir hâkim, kendisi hakkında dâva açarak, kendini muhakeme edip beraat kararı verebilir mi? Parlâmenterler her gücün üstünde ilâh mıdırlar ki, milletin gözüne baka baka kendilerini temiz ilân edebiliyorlar?
Bunların içinde hortumcu ve soyguncularla iş birliği yapan yok mudur? Onlardan kim hesap soracak? Hortumlanan 200 milyar dolardan geri alınan para var mıdır? Muhakeme olan, mallarına el konan bir suçlu var mı? Varsa millete açıklamanız gerekmez mi? Bütün bunları açıklamak uyum ve istikrarı mı bozar?
Ama bugünkü meclisten bunu beklemeyin. Hiçbir açıklamada bulunamazlar. Kimsenin malına el koyamazlar. Hortumcular zaten bir bir tahliye edilmektedir. Kimseye ceza veremezler. Leylâ Zana ve arkadaşlarını sultanlar gibi yaşatmazlarsa APO kızmaz mı? Siz baklava çalan yoksul çocukları cezalandırın. Nasıl olsa arayanları yok. Hem olsa da cevap vermeyin. Sonra “Batı ne der” size?
Liderlerin işledikleri suçlar kendiliğinden takipsiz kalır. Öyle olmasaydı, “AB’ye giden yol Diyarbakır’dan geçer” diyen sayın Mesut Yılmaz hakkında en azından soruşturma açılırdı. Bunun için diyoruz ki; siyasî hanımefendiler, sözde tecrübeli olduğuna inanılan onursal başkanlar, vb. ne zaman “önce vatan” şuuruna erebilir ve oy için etnik kışkırtmacılığı bırakırlarsa, Türkiyemizin siyasî yapısı da o ölçüde iyiye doğru yol alır. Basiretsiz siyasî tutum ve davranışlar devam ederse, korkarım Türk milletinin sabrını zorlamış olursunuz.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene.