Gazetelere bakmaktan korkuyoruz. Her gün çeşitli cinayet haberleri… Kimi, kendi ailesinden sekiz kişiyi kurşuna diziyor, kimi öz annesini öldürüyor. Bazısı da, öldürdüğü yetmiyormuş gibi cesedin başını kesiyor ve eline alıp orası senin burası benim dolaştırıyor. Hele biri var ki, cinayet işledikten sonra huzur-u kalple gidip kahvaltı ediyor.
Sanırsınız ki memlekette canavarlar dolaşıyor.
Eskiden de cinayet işlenmez miydi? Evet, işlenirdi. Ama kırk yılda bir. Toplumda öyle derin etkiler bırakırdı ki, o cinayet üzerinde haftalarca konuşulur, izleri kolay kolay silinmezdi. Şimdi öyle mi ya? Biri bitmeden öbürünün haberi geliyor. Cinayet haberleri öyle üst üste yığılıyor ki hangisini okuyacağınızı şaşırıyorsunuz. Daha da beteri, bu gidişat durup durul acakken her gün daha da azıtıyor.
Ne oluyoruz? Toplu bir cinnetin mi karşısındayız?
Öyle bir anne düşünün ki, kendi katilini doğuruyor. O zavallı kadının aklından hayâlinden, günün birinde evlâdının elinde van vereceği geçer miydi? Öyle bir genç kız düşünün ki, âkıbetinin, babası ve ağabeyi tarafından bıçaklanmak olacağı tasavvur edilir miydi? Bütün bunları yaşıyor, görüyor ve bunalıyoruz. Utanması, sıkılması gerekenler varsa onların yerine de biz utanıyoruz. Bu cinayet salgınına sebep ne? Asıl suçlular nerede?
Toplumu kuşatan etki alanlarının bu hazin durumdan sorumluluk duymalarını boşuna beklemeyelim. Onlar bildiklerini okumaya devam edeceklerdir. Ölüm telkin eden filimleri, dizileri “reyting” bahanesiyle ekranlarından kusmayı sürdüreceklerdir. Bilmem biliyor musunuz, liselerdeki erkek öğrencilerin yüzde 67’si bıçak veya çakı taşıyor. Sebep kendilerini korumakmış. Demek ki her an, her yerde bir saldırıya maruz kalacaklarını düşünüyorlar. Sonra da ufak bir tartışmada o çakı arkadaşının kalbini parçalayıveriyor. Dehşet!
Sosyal psikologlar, sosyologlar, ruh hekimleri ve yönetim sorumluları bu korkunç durum üzerinde niçin araştırmalar, tespitler, istatistikler, raporlar, tebliğler hazırlamıyorlar? Bu kadar vahim bir gelişme hakkında niçin topluma bilgi verilmiyor? Önlemek için neler yapıldığı veya yapılacağı neden açıklanmıyor? Her gün yurdun orasında burasında cenazelerin kaldırılması yürekleri hiç sızlatmıyor mu? Suskun seyirciler hâlinde kalışın hiçbir faydası yok, zararı ise hadsiz hesapsız.
Acaba eğtim sistemimiz hiç mi kabahatli değil? Pırıl pırıl çocukları avucuna alıp canavar hâline getiren başka bir sistem var mıdır? Liselerin sonuna kadar okutulan ahlâk bilgisi dersleri niçin bu kadar etkisiz kalıyor? Bunları derin derin düşünmemiz lâzım.
Hâsılı, bu toplumda yaşayan fertler olarak, kaygı verici bu gidişin nasıl durdurulacağını şahsî meselemiz hâline getirmemiz gerekiyor. Daha fazla gecikmeden. Bu kaygılar, şu veya bu siyasî çekişmeden, koltuk kavgasından, çıkar çatışmasından çok daha önemli ve çok daha mübarektir. Biz bu gibi küçük “mesele”lerle uğraşırken toplumdaki cinnet dalgası her geçen gün daha da artıyor, görmüyor musunuz?
Artık ciddî bir uyarı lâzımdı. Bu yazıyla görevimizi yerine getirmek istedik. Anlayana!