Ana Sayfa 1998-2012 Terör ve yeni hedefler

Terör ve yeni hedefler

Terör gene tabir caiz ise “gemi azıya aldı” söylemi ile ifade içine çekilmelidir.

1966-1980 yılları ve 1986-1999 yılları arasında Türkiyede bildiğimiz ve gördüğümüz gibi aşırı sol uçta ve aşırı dinci uçtaki gurupların yarattığı binlerce insanın ölümüne neden olan terör eylemleri saymakla bitmeyecek kadar çoktur.

Görevimiz gereği büyüklü küçüklü eylemlerin peşinde olduğumuz için TERÖRÜ TANIMAKTA GECİKENLERE SÖYLEYECEĞİMİZ SÖZ: “TERÖRÜ TANIMAKTA GECİKTİNİZ. GECİKMEYE VE DE ANLAMAMAYA DEVAM EDİN, TERÖRÜN GETİRECEKLERİNDEN ARTIK SİZİN YANINIZDA TÜRK MİLLETİNİ DE SORUMLULUĞA İTTİĞİNİZİ BİLİNİZ!.. AMA ASIL SORUMLU OLANLAR GENE SİZLERSİNİZ!..”

Son günlerde Sn. Emin ÇÖLAŞAN’ın anlattığı gözlemleri çok ilginç olduğu kadar haklı ithamları da içeriyor.

Görevimiz sırasında o günün ABD Başkanı bir baş danışmanını bana göndermiş, bilgi istemesi dışında kendi gözlemlerimi de öğrenme talebini başka yollardan arayarak bir soru içinde değerlendirmemi sağlamıştı.

DANIŞMAN’ın

Güneydoğu Anadolu’dan bir kişi çıksa, Türkiye topraklarının bir bölümü üzerinde bir Kürt devleti kurulmasını teklif etse, şeklindeki düşüncesinden bundan ne çıkar? sorusunu cevapsız bırakarak, kendisine: sizin devletinizde ve bazı eyaletlerinizde Kızılderili, Zenci, Meluncan asıllı vatandaşlarınız, bulundukl arı eyaleti ayrı bir devlet yapmak isteseler, ne yapardınız? Cevap verin demiştim. Cevap alamadığım için de sorusunu cevapsız bırakmıştım. Arkadan da “siz terörü tanımıyorsunuz, tanımış olsanız benden daha katı düşüncelere başvurursunuz” demiştim.

Aradan altmış gün geçmişti ki, Amerika’da Pentogan’a yapılan bombalı saldırıda altmışa yakın görevli ölünce önce Adliye Bakanı Hanımefendi “bu eylemin cezası ölümdür.” demişti. Devlet Başkanı da ileri geri mütalaa yazan basın mensuplarına “herkes kalemine ve diline sahip olsun” demekten geri kalmamıştı.

Bizde hangi üst düzey görevli buna yakın sözlerle ortaya çıktı?, Tabii ki hayır.

Dahası, ileri bir adımda Anayasayı ihlâl içinde bir tavır takınan Hükümet başları, yakalanan Terörist Başını idamdan kurtarmak ve AB’ye yaranmak için, (içlerinde kendini milliyetçi gören ve milletine seçimden önce verdiği sözü tutmayı bile başaramayan da dahil) kesinleşmiş mahkeme kararını TBMM’ne indirmemek gafletine düşerek tarihî bir suç işlemişlerdir. Gelecek zaman içinde bu hesap elbet araştırılacaktır. Elbet sorulacaktır.

Yapılan tek şey ve günümüzde de devam eden şekilde, her zaman şehitlerimizin cenazelerinde birkaç kelime sözden başka bir tavır olmamaktadır. Öyle mi olmalıdır? Elbette ki öyle olmamalıdır. Devlet ve millet olarak ayağa kalkıp tel’inde bulunmalıyız, terör ile teröristleri takibe geçmeliyiz ve işi kökünden hâl etmeliyiz.

Günümüzde, basın içinde cesaretle Sn Emin Çölaşan’dan başkası terörü kim eleştirebiliyor ki?..

PKK siyasî kanadında görev aldıkları saptanan ve TBMM’ne kadar, bir siyasî parti altına girmeyi de başarmış ve orada terör örgütü bayrak renklerini açmış kişiler için yapılan soruşturma dolayısıyla hakkımızda neredeyse vatan haini suçlamasını yapan gafillerin karşısında.

“Bu devlet Türkiye Cumhuriyeti, TÜRK milletinin devleti dercesine devletimizin ülkesi ve milletiyle bir bütün olduğu çerçevesi içinde, Cumhuriyet Başsavcısı olarak Cumhuriyet Savcısı arkadaşlarımızla karşılarında dimdik durup, onlara bayrak renkleriyle birlikte cezalandırılmalarını sağlama cesaretini gösterdiğimizde,” Sürekli aleyhimizde tezviratta bulunanlar, gene aynı kişilerdir.

Günümüzde bu kişiler, daha cür’etkâr bir tavırla, hükûmet üzerinde dış ve iç baskıların artmasına çalışmakta; AB’ne uyum bahanesiyle devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü parçalamağa gayret etmektedirler. Yine bu kişiler, DGM’lerin lâğvı ile ortaya çıkan hukukî boşluktan da cesaret alarak, Türk Devleti aleyhinde çok ileri gitmişlerdir. Türk Milletinin sabrı taşmak üzeredir. Cezâları kesinleşen mahkûmlerin salıverilmeleri işi, çok yanlış olmuştur.

Bilinmelidir ki; terörün hoşgörüye, teröristin tavize tahammülü yoktur. Barış, onların kitabında olmaz, onlar vur kır yolunda giderler. Bu durumu tek değiştiren yol, devletin gücünü göstermesidir. İngiltere son olaylar dolayısıyla her devlete örnek olmalıdır.

Hükûmet edenler dahil, artık taviz ve hoşgörüyü bırakmalıyız. Milletimizin devletine sahip çıkacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Susmayı bırakıp artık haykırarak “Ne Mutlu Türk’üm” deyip ön safa çıkacak tavrı takınmalıyız. Gazamız mübarek olacaktır. Gönülkelerimizi açarak eylemlere girişmeliyiz.

Elbet önde Türk Bayrağını taşıyacak bir büyük TÜRK vardır. Çıkacaktır da. Herkes bunu bilmeli ve görmelidir. Bu eylemde geç kalan yönetimler, AB’ye girme babında eylemim oldu demenin bile, kendilerini cezadan kurtaramayacağını bilmelidirler. Her menfaatin önünde devletimizin menfaati vardır. AB, Devletimiz önünde değildir. DEVLETİMİZ ön planda düşünülmelidir.

Sevr’deki boyun eğme tavrını, Vahdeddin olma hasletini bırakıp, Lozan azametini ve masaya vurmak eylemimizi devlet olarak tekrarda fayda vardır. Dahildeki vatan hainlerini ve dıştaki düşmanları saf dışı etmenin zamanı gelmiştir. Geçen zaman lehimize değil aleyhimize çalışmaktadır. Devletimiz güçlü, milletimiz azimkârdır.

 

Orkun'dan Seçmeler