Ana Sayfa 1998-2012 SINIRSIZ TAVİZLER

SINIRSIZ TAVİZLER

Dr. Yağmur ÇAVUŞOĞLU

Maalesef son zamanlarda yaşanan birtakım olumsuz gelişmeler üzerine yazımızın başlığını bu şekilde atma ihtiyacı duyduk. Çoğu Türk milliyetçisinin ve aydının müşahade ettiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin parçalanma süreci ABD ve AB tarafından uygulamaya konulmuş durumdadır. Kimse bizim kızgınlıkla ve hamasî duygularla böyle düşündüğümüzü söylemesin. Eğer gerekli tedbirler ve ciddi bir karşı koyuş olmazsa, çok kısa bir zaman içerisinde Türk Devleti’nin sınırları değişecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir avuç eşkiya peşinde koşması da nafile gibi gözükmektedir. Peki ne olacak, bu gidişatın önüne geçilemeyecek mi? Elbette ki biz Türk milliyetçileri ABD ve AB’nin sandığı gibi hemen teslim olmayacağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği üzere; bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersek, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağımız vaziyetin imkan ve şartlarını düşünmeyeceğiz.

Bununla birlikte 5-10 yıldır, çeşitli vesilelerle Türk milletinin emperyalizme karşı bütün dirençlerinin kırıldığı, her şeyi oluruna bıraktığı gözükmektedir. anki başına gelecekleri olgunlukla bekliyor. İnsanlar karnını ve cebini doldurmanın telaşına düşmüşler. Türkiye hem dışarıdaki bazı Türk düşmanı devletlere, hem de içerideki ayrılıkçı hainlere karşı taviz üstüne taviz vermektedir. Her gün Avrupa Birliği mahkemelerinden Türkiye aleyhine kararlar çıkmakta, milyarlarca lira tazminatlar ödemeye mahkûm edilmekte, Avrupa’ya girme ümidiyle Türkiye’nin bütün kaleleri düşürülmektedir.

Türk gençliğini yine birbirine düşman etmenin senaryoları tezgahlanıyor. Bölücüler ve hainler ise bu arada ABD’ni ve AB’ni arkalarına alarak her istediklerini yaptırmaktalar ve sonra da Türklere gülmekteler. Ülkemizdeki birtakım Ermeni dönmeleri ve gaflet uykusundakiler, Ermenilerin Türklere yaptıkları katliamları unutup, Ermenilerden tek taraflı özür dileyecek kadar düşüncesizleştiler. Ve bütün bunlarla dünya gündeminde, Türkler geçmişleriyle yüzleşiyorlar imajı yaratıldı. Halbuki bu kampanyayı başlatanların Türklükle uzaktan yakından alakalarının olduğunu sanmıyoruz. İşin ilginç yanı, bundan 50-100 yıl sonra sanki bu imza hareketi bütün Türk milletin bağlıyormuş gibi, yine Türklerin düşmanları tarafından kullanılacak. Şimdi bunlardan cüret alan Ermeniler, Avrupa ve Amerika’da Türkiye aleyhindeki propagandalarını daha da artıracaklar. Türkiye’yi milletlerarası kamuoyunda suçlayacaklar. “İşte gördünüz mü, kendileri de itiraf etti” diyecekler. Bizim hain ve gafillerimiz sayesinde, Türk düşmanları Lozan’da yitirdiklerini birer birer almaya başladılar. Bundan yaklaşık 100 yıl evvel bir İngiliz, J.Mouls “Anadolu’da Türkiye Yaşayacak mı, Yaşamayacak mı” adlı kitabında (Yayına Hazırlayanlar: H.Kortel- H.Eroğlu- A.Cin, İstanbul 2008); “İstanbul ve civarında pek yoğun olan bu dönmeler, henüz hükümet idaresini terk etmediler ve daha uzun süre de terk etmeyecekler. Tabiî ki bunlar Türk ve Türklük hareketinin aleyhinde bulunacaklar. Bugünkü Türklük bunlarla çarpışıyor” derken, zamanımıza da ışık tutmaktadır. Dönmelerin torunları dedelerinin gerçekleştiremedikleri şeylerin peşindeler.

Ülkemizde yapılmak istenen bütün bu hainane girişimlere hiçbir babayiğit de, “durun bir dakika, ne oluyor” diyemiyor. Herkes bir şeylerden korkuyor. Devletin en yetkili ağızlarından Kürtlere ve Ermenilere haksızlık yapıldığı ima ediliyor. Devletimizin kurucusu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni küçük düşürücü filmler çekiliyor. Bunları ortaya koyanlar halâ pohpohlanıyorlar. Türkiye gibi bir coğrafyada bulunan devletimizin içerisinde ikinci dil çalışmaları başlatılmıştır. Devlet televizyonlarında maşallah bütün gayr-i Türkler her alanda boy gösterdikleri gibi, kendi dilleriyle konuşuyorlar, üstüne-üstlük Türk Devleti’ne yine de ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyorlar. Eğer demokrasi ve insan hakları bu ise, alın size demokrasi! Ama biliyoruz ki, bu tavizlerin sonu gelmeyecek. Arkasından bütün eğitim kurumlarında anadilde eğitim istenecek. Mahkemelerde Türkler için ayrı, gayr-i Türkler için ayrı hakimler olması dillendirilecek. Unutmayın Tanzimat ve Islahat hareketleri sırasında da Osmanlı’dan aynı taleplerde bulunuldu ve Osmanlı Devleti yüzyıla varmadan dağıldı.

Sonra ne olacak? Söyleyelim: Kendi bayrağımızı, kendi marşımızı, kendi sınırlarımızı, kendi devletimizi istiyoruz diyecekler. Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu şekilde sona erdirilecek.

Ey Türk düşün!

 

Orkun'dan Seçmeler