Ana Sayfa 1998-2012 PETROL KANUNU

PETROL KANUNU

ocetinoglu@tnn.net

Dünya enerji ihtiyacının % 78’i, fosil esaslı yakıtlar olarak adlandırılan; kömür, petrol ve doğalgaz ile karşılanıyor. % 12’si nükleer enerjiden, % 6’sı akarsulardan, % 4’ü ise rüzgâr ve güneş ile diğer kaynaklardan… Petrolün payı % 37, doğalgazın ise % 24. Önümüzdeki 25 yıl içerisinde oranlarda fazla bir değişiklik olmayacağı, para ile ilgili rakamlarda ise % 50 oranında artış olacağı tahmin ediliyor. Konu ile ilgili bir başka tahmine göre petrol ve doğalgaz, aynı süre içerisinde, en hayatî konuma erişecektir.

Ülkemizde, enerji ihtiyacının % 39’unu petrolden, % 21’ini doğalgazdan karşılanıyor. Akarsu ve kömürden yararlanma oranları % 20’ler seviyesinde. Tükettiğimiz petrolün % 92’sini, doğalgazın ise % 99’unu dış alımlarla karşılıyoruz. 2006 yılında petrol ve doğalgaz için 20.000.000.000 doların üzerinde ödeme yaptık.

Ekonomimizi çok yakından ilgilendiren konu ile ilgili olan Petrol Kanunu, 17 Ocak 2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edildi. Cumhurbaşkanı’nın veto etmesi sebebiyle yürürlüğe girmedi. Böylece Kanunun ülkemiz açısından vahim sonuçlar doğuracağı muhakkak olan maddelerinin yeniden görüşülmesi için altın değerinde bir fırsat elde edilmiş oldu.

Yeni Petrol Kanunu’nun değiştirilmesi gereken hükümleri şöylece özetlenebilir:

Millî menfaatler

Eski kanunda; ‘Bu kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti petrol kaynaklarının millî menfaatlere uygun olarak hızla, sürekli ve etkili biçimde aranmasını, geliştirilmesini ve değerlendirilmesini sağlamaktır.’ Hükmü yer alıyordu. Yeni kanunda aynı madde; ‘Ülke kaynaklarının hızlı, güvenli ve etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve üretilmesini sağlamaktır.’ Şekline dönüştürüldü. Görüldüğü gibi, ‘millî menfaatler’ kavramına yer verilmemiştir.

Yabancıya imtiyaz

6326 sayılı eski Petrol Kanunu’nda ‘Yabancı devletlerin doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’de petrol faaliyetlerinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri ve tesis ku ramayacakları…’ belirtiliyordu. Yeni kanunda bu hükme de yer verilmemiştir. Böylece kaynaklarımız (1) yabancı devletler tarafından, doğrudan veya ortağı olduğu şirketlerin denetimine girecektir. Üstelik yabancıların kontrol edebilecekleri hisse oranına sınır konulmamıştır. Kaynaklarımızın tamamı yabancılara verilebilir.

Ülke ihtiyacı

Yeni Petrol Kanunu’na göre yabancılar Türkiye’de elde ettikleri petrol ve doğalgazın tamamını alıp götürme hakkına sâhipler. 1983 yılında yürürlüğe giren 2808 sayılı eski kanunda yabancı şirketler; kara sahalarında elde ettikleri petrol ürünlerinin % 65’ini, deniz sahalarında ise % 55’ini Türkiye’de bırakmak mecburiyetindeydiler.

Kanun; TBMM’nin kabul ettiği şekli ile yürürlüğe girerse, rafinerilerimiz işlemek üzere ham petrolü yurt dışından ithal etmek mecburiyetinde kalacaklar. Tabii ki satan olursa…

Garanti ve muafiyet

Yabancı şirketlere verilen arama ruhsatlarından alınan pay ve devlet hissesi tamamen kaldırıldığı gibi; kur ve transfer garantisi, vergi muafiyeti veya indirimi sağlanıyor. Bu hükme göre yabancı petrol şirketleri; petrol faaliyeti için yapmış oldukları yatırımların transfer tarihindeki cârî kur üzerinden, yurt dışına transferi tamamlanıncaya kadar, kurumlar ve gelir vergisinden muaf olacaklar. Net kazançları üzerinden ödemeleri gereken vergiler toplamı % 40’ı geçmeyecek. Ayrıca geniş KDV istisnaları uygulanacak.

Devlet hissesi

Eski kanunda devlet hissesi % 12,5 iken yeni kanunda bâzı sahâlar için % 1’e düşürülmüştür. Teşvik, istisna ve indirimlerle devlet hissesi sıfır noktasına kadar inmektedir.

Özel idareye pay

Yeni kanuna göre devlet, elde ettiği petrol ürününün % 50’sini üretimin yapıldığı vilâyetin İl Özel İdaresi’ne verecektir. Bu maddedeki ‘İl Özel İdaresi’ tanımı zamanla ‘mahallî idareler’ şekline dönüştürülebilir. Petrolümüzün hangi bölgelerde olduğu göz önüne getirilirse, kimlere hizmet edildiği ortaya çıkar. Bu hüküm; kanunun felâketlere, Türkiye’nin bölünmesine ve iç savaşların çıkmasına sebebiyet verecek kadar vahimdir.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı

Yeni kanunda devletin kendi topraklarında petrol arama hakkı iptal edilmiştir. Eski kanundaki hükme dayanarak devlet, petrol arama çalışmalarını Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (2) (TPAO) aracılığı ile yürütüyordu. TPAO, Türkiye’deki petrol arama çalışmalarının tamamını ve üretimin % 70’ini gerçekleştiriyordu.

Öyle anlaşılıyor ki TPAO özelleştirilecektir. Olabilir. Devletin ekonomiden tamamıyla çekilmesi, bir siyasî tercihtir. Ancak bu tercih, özelleştirilecek bir kurumun değerini düşürme yönünde kullanılmamalı.

Anayasa

Yürürlükteki Anayasa’mızın 35. Maddesinde; ‘Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sâhiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması, kamu yararına aykırı olamaz.’ Denilmektedir. Petrol kanununa eklenen bir madde ile; devletin sadece kendisine ait olan bir hakkı, taşerona devretmesine imkân veriyor.

Arama sahaları – süreleri

Arama sahalarının limiti karada 100.000, denizlerde 1.000.000 hektara çıkartılıyor. Bu boyutlar, rekabet imkânını ortadan kaldırıyor, tekellere meydan açıyor. Ruhsat süreleri 30 yıla çıkartılıp 10’ar yıllık dönemlerde 2 defa uzatabilme imkânı sağlıyor. Bu kadar geniş alan verilmesinin, bu kadar uzun süre tanınmasının mahzurları şimdiden bellidir.

Özet

1-Yeni Petrol Kanunu; ancak Irak gibi işgal altında bulunan ülkelerin millet meclislerinden çıkabilecek ölçüde millî menfaatlerimize aykırıdır.

2- Bir büyük petrol şirketi, Türkiye’deki bütün arama ruhsatlarını kendisi alarak tekel oluşturabilir. Ülkemizde ürettiği petrolün tek bir gramını bile bize vermeyebilir.

2-İmtiyazını alan, Taksim Meydanı’nda, Sultanahmet Camii’nin mihrabında, Kızılay Meydanı’nda petrol arayabilir, etrafını çevirip buraları yaya kullanımına ve taşıt trafiğine kapatabilir. Oralara, Türk vatandaşı, Türk Devleti giremez.

Netice ve talep:

Kanun, veto sebebiyle TBMM’de yeniden görüşülecektir. Bu imkânın iyi değerlendirilmesi ve yeniden düzenlenirken millî menfaatlerimizi, kamu yararını koruyacak hükümlerin kanun metnine pekiştirilerek konulması, vicdan sâhibi yöneticilerimizden ve milletvekillerimizden isteğimizdir.

(1) Türkiye’nin petrol kaynakları çok eski yıllardan beri tartışılmaktadır. Tartışmalar; Türkiye’de petrolün bulunup bulunmadığı üzerinedir. Son yıllarda elde edilen ilmî sonuçlar şöylece açıklanmıştır: Türkiye’de petrolün bulunmadığı görüşü kadar, topraklarımızın altında zengin petrol denizlerinin bulunduğu iddiası da yanlıştır. Türkiye’de petrol vardır. Fakat 6.000 metreden daha derindedir. Bu derinlikten petrolün çıkartılması, günümüz şartlarına göre ekonomik değildir.

Bu gün için böyle olabilir. Yarınlarda petrolün alternatif bulunamazsa 10 ilâ 30.000 metre derinlikleri de inilecektir. Çünkü petrolün üretim maliyeti, hiç olmayan petrolden daha pahalı değildir. ‘Parayı bastırır, alırız !’ Sözünün geçerli olmadığını 1974 yılında Kıbrıs Barış harekâtı sırasında acı bir şekilde yaşadık.

(2) TPAO, Bakû-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’na % 6.75 oranında ortaktır. Buradan yıllık 600.000.000 dolar geliri vardır. TPAO’nun özelleştirilmesi ile bu imkânlar devletin elinden çıkmış olacaktır.

TPAO, mevcut sondaj makineleriyle 3.000 metrenin altına inemiyor. Kaynak yetersizliği sebebiyle yeni makine alamıyor. Zaten petrol aramaları da artık sondajla değil, uydudan gerçekleştiriliyor. TPAO’nun bütçesi, bu teknolojiye sâhip olmasına imkân vermiyor.

Yaklaşık 4.000 personel çalıştıran TPAO’nun Bütçesi 120.000.000 dolardan 40.000.000 dolara indirildi. Personelin ücretini ödeyebilmek için elindeki imtiyazları devrediyor. Bu arada akıl almaz işler de yapıyor: Avustralya’da Mısır’da, Pakistan ve Kazakistan’da petrol aramak için iki yıl önce 870.000.000 dolar harcadı. Geri dönen para 300.000.000 dolar. Olup bitenler, sağlıklı akılların kavrayabileceği, temiz vicdanların kabullenebileceği ölçülerde değil.

 

Orkun'dan Seçmeler

İBRİKDEKİ KERÂMET

Vatan