Ana Sayfa 1998-2012 Orta Doğu

Orta Doğu

Komplo teorisyenleri, dünyanın en uzak köşesinde bir kelebek kanat çırpsa, bu hareketin Türkiye’ye Tusunami fırtınası olarak yansıyacağını iddia ederler.

Bu defa durum farklı ve ciddî. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), dünyanın yumuşak karnı Orta Doğu’nun en hassas bölgesi Irak’ı vurmaya kararlı. Kararlılığını, ABD’nin yakın dostu İsrail’in, 2 milyar dolar harcayarak yeni bir füze savunma sistemi kurmuş olmasından da anlıyoruz. Bu yatırımın büyük bir bölümünü ABD finanse ediyor.

Kısa süreli de olsa, yanı başımızdaki bir savaş, ülkemizi çok yakından ilgilendirir. Daha önemlisi, Irak’ta asla vazgeçemeyeceğimiz önemli bir Türk varlığı var. Irak’taki Türk varlığının ilk nüvesi 674 yılında oluştu. Emevî Halifelerinin birincisi olan Muâviye bin Ebû Süfyan, kumandanı Ubeydullah bin Ziyad’ı 20.000 kişilik bir ordu ile Türkistan’a gönderdi. Bu görevlendirmenin amacı; ileride, fetih ve İslâmiyet’i yaymak için gerçekleştirilecek seferler için bilgi toplamak idi. Ziyad, Türkistan’dan levent endamlı çok seçkin 1.000 kadar Türk genci ve onlarla evlendirilmesi düşünülen soyunun bütün mükemmel özelliklerini taşıyan seçme Türk kızları ile döndü. Türkler için daha sonra, Bağdat yakınlarında Samarra şehri kuruldu. Türk ırkının üstün özellikleri ve Türk’e has ahlâk ile yaşayış biçimi bozulmasın diye, bölgeye giriş – çıkışlar yasaklandı.

Emevîler’den sonra yönetime gelen Abbasî Hânedânı’nın 9. Halifesi Mu’tasım bin Harun’un annesi Türk’tü. Hârun, Türk askerlerinin sayısını artırdı. Onlara önemli görevler verdi.

Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Irak’a ve Orta Doğu’nun diğer bölgelerine Anadolu’dan çok sayıda Türk yerleştirildi, Orta Doğu’daki Türk varlığı sayıca zenginleştirildi.

Irak’taki Türk hâkimiyeti, 1058 yılında Tuğrul Beğ’in Bağdat’a girişi ile başladı. 1258 yılında Cengiz Han’ın torunu Hülâgü Han’ın Bağdat’ı işgal ve yağma etmesine kadar devam etti.

24 Ağustos 1514 tarihinde, Yavuz Sultan Selim Han yönetimindeki Osmanlı Ordusu ile Şah İsmail komutasındaki Safevî ordusu arasındaki Çaldıran Meydan Savaşı’ndan sonra bölgenin yönetimi tekrar Türklerin eline geçti. Irak’ta Türk hâkimiyeti 1918 Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam etti.

Bölge üzerindeki 200+404= 604 yıllık Türk hâkimiyeti sona ermekle birlikte, bölgedeki Türk varlığı günden güne erimekte olsa bile ünümüzde de devam ediyor. Osmanlı Devleti’nin tek başına hâkim olduğu Orta Doğu topraklarında bugün, her biri sınırları siyâset masalarında cetvelle çizilmiş 15 ayrı devlet var. Orta Doğu, işte böyle bir bölge.

TARİHİN, DİNLERİN VE

MEDENİYETİN BEŞİĞİ

Orta Doğu, insanoğlunun alın yazısının hazırlandığı, hattâ tekrar be tekrar yazıldığı bir bölgedir. Mısır’ın Nil deltasından başlayıp Akdeniz’in doğu kıyılarına, Fırat havzasından Basra Körfezi’ne kadar uzanır, Arap Yarımadası’nın kuzey kesimlerini içerisine alır. Bazı çevreler, Türkiye’yi, İran’ı ve Arap Yarımadası’nın tümünü Orta Doğu sınırları içerisinde kabul ederler. Bu hâliyle yüz ölçümü 7.147.000 kilometrekaredir. Yeryüzünün en zengin toprakları bu bölgededir. Her devirde büyük siyâsî olaylara, tarihî, kültürel ve dinî gelişmelere sahne olmuştur. Üç semâvî din, bu bölgede nâzil olmuştur.

Tabloda, en geniş sınırları ile Orta Doğu ülkeleri hakkındaki bilgiler yer almaktadır. (Kaynak: UNDP Raporu – 1998)

S.N. ÜLKE ADI NÜFUSU YÜZÖLÇÜMÜ Kişi Başına Toplam G. İHRACAT İTHALÂT

Millî G. ($) (Milyar $) (Milyar $) (Milyar $)

01 Arabistan 18.000.000 2.150.000 15.000 270 57 62

02 Bahreyn 1.000.000 1.000 7.850 5 4 3

03 B.Arap Emirlikleri 2.000.000 84.000 18.000 36 28 29

04 Irak 24.000.000 438.000 1.000 24 1 1

05 İran 48.000.000 1.648.000 2.000 96 22 31

06 İsrail 5.000.000 21.000 16.000 80 20 18

07 Katar 1.000.000 11.000 12.000 12 5 5

08 Kuveyt 2.000.000 18.000 17.500 35 11 12

09 Lübnan 3.000.000 10.000 2.800 9 1 3

10 Mısır 62.000.000 995.000 800 58 5 6

11 Suriye 15.000.000 163.000 1.200 18 5 7

12 Umman 2.000.000 212.000 5.000 10 5 6

13 Ürdün 6.000.000 89.000 1.500 9 2 3

14 Türkiye 65.000.000 776.000 2.800 182 25 42

15 Yemen 15.000.000 528.000 260 4 3 4

TOPLAM: 269.000.000 7.147.000 3.152* 848 194 232

Orta Doğu, Türkiye için çok önemlidir. Tarihte o toprakların bize ait oluşu, orada yaşayan dil, ve din birliği içerisinde olduğumuz soydaşlarımızın bulunması, yakın komşuluk ilişkilerinin ve ulaşım kolaylıklarının bulunuşu, bizim için bölgenin önemini artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki Türkiye, bir Kafkasya ve bir Balkanlar ülkesi olduğu kadar, Avrasya coğrafyasında yer alan bir Orta Doğu ülkesidir de.

PEYGAMBERLER DİYARI

İlk Peygamberlerden Hz. Nuh, Anadolu’da Cûdi Dağı’nın eteklerinde yaşamıştır. Hz. İbrâhim Urfa’da, Hz. Musa Filistin topraklarında, Hz. İsa Doğu Akdeniz’de, Hz. Muhammed Arabistan Yarımadası’nda insanlığı aydınlatmışlardır.

İnsanların yaşadıkları günü inşa eden ve geleceklerini aydınlatan semâvî kitaplar; Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an-ı Kerim’in ilk ışıkları Orta Doğu’dan dünyaya yayılmıştır. Bu kitaplarda isimleri geçen şehirler; Kudüs, Mekke, Medine ve mukaddes yerler; Tur ve Hira dağları, Mescid-i Aksâ, Mescid-i Haram Orta Doğu’dadır. Tarihin değişik dönemlerinde kültür merkezleri olan Bağdat, Basra, Kahire, Şam, Kûfe, Konya ve İstanbul, bu bölgededir. Dünya ticaretinin altın değerindeki İpek Yolu, Orta Doğu’dan geçmektedir. İnsanlığın kaderini etkileyen, değiştiren savaşlar da bu bölgede yapılmıştır. Dünyanın hiçbir bölgesi, insanoğlunda Orta Doğu kadar sâhip olma arzusu uyandırmamıştır. Özellikle Anadolu, uğruna en çetin mücâdelelerin verildiği topraklar olmuştur. Sadece kazanılmasında değil, sahipliğinin devam etmesi için de uğruna en çok kan dökülen bölgedir. O Anadolu ki Kafkasları Akdeniz’e, Balkanları Uluğ Türkistan’a bağlayan, kuzeyi sıcak denizlere ulaştıran… dünyanın en stratejik konumuna sahip ulaşım güzergâhıdır. O Anadolu ki… aziz ve necip Türk milleti’nin ebed-müddet vatanıdır.

SAVAŞLARIN SEBEBİ

Orta Doğu’da nüfusun 2015 yılında 450 milyon, fert başına millî gelirin ortalama olarak 8.000 dolar olacağı tahmin ediliyor. Yapılan hesaplamalara göre yine 2015 yılında bölgenin gayri sâfi millî hâsılası üç trilyon altı yüz milyar dolar olacak. Bölgenin toplam ihracatı yıllık beş yüz milyar dolara, toplam ithalâtı ise altı yüz milyar dolara yükselecek.

Bölgede gerçekleştirilecek müteahhitlik hizmetleri, bölge insanının dünya piyasalarına ihraç ettiği sermaye, dünya şirketlerindeki hisseleri, bankalardaki mevduatı, dünya turizmine katkıları… ve diğer ekonomik zenginlikler hesaplanırsa, bölgede zaman zaman çıkartılan savaşların sebebinin anlaşılmasında güçlük çekilmez.

Bölge ile ilgili olarak büyük pazarlıklar yapılıyor. Filistin ile Kürt Devleti’nin kurulması görüşme masalarının birinci sıradaki gündem maddesi. Orta Doğu ile ilgili olarak hazırlanan senaryolarda Türkiye’ye figüran rolü uygun görülüyor. Oysa ki Türkiye, bölgenin eski ve kadim hâkimi olarak bölge ile ilgili projeler hazırlayıp uygulama hakkına sahip tek ülkedir. Şeytanca senaryolar yerine, insanlığın hayrına vesile olacak âdil çözümleri ancak biz üretebiliriz.

Orta Doğu’nun gelecekteki en büyük problemi, su meselesidir. Türkiye, Orta Doğu’nun su problemini çözecek bilgi birikimine sahiptir. Bize yetmiyor olsa bile, su kaynakları bizde. Suyun nasıl üretileceğini, nasıl zenginleştirileceğini, nasıl dağıtılacağını, kendimiz için uygulamıyorsak bile, nasıl verimli ve tasarruflu kullanılacağını bizim uzmanlarımız biliyor.

BÖLGEDE TÜRK UNSURU

Üç milyonu Irak’ta olmak üzere, Orta Doğu’da yaklaşık 25 milyon Türk yaşıyor. Başta Irak olmak üzere, Orta Doğu’daki ülkelerin toprak bütünlüğünün korunmasından söz ediliyor. Bölgede huzurun tesisi için toprak bütünlüğü elbette gereklidir. Fakat yeterli değildir. Bölge insanına, huzur ve güven içerisinde yaşama ortamı da hazırlanmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, toprak bütünlüğünün korunmasının bir anlamı olmaz. Toprak bütünlüğü korunsun. Fakat özellikle ve başta Türkler olmak üzere bölge insanına, İnsan Hakları Beyannâmesi’nde yazılı haklar tanınmalı, kültürel kimlikleri ile hür bir şekilde yaşamaları sağlanmalıdır. Irak’ta bir federasyon kurulacaksa, olumsuz hayat şartları sebebiyle bölgeden kaçmak mecburiyetinde kalan Türkler de hesaba katılarak, yeni oluşumda Türkler, nüfusları oranında temsil edilmeli. Barzanî ve Talabanî görüşmesinden çıkan ve % 5 olarak seslendirilen rakama, Ankara itiraz ediyor. % 15 istiyor. Federasyon Kuzey Irak için düşünülüyorsa, bölgenin toplam nüfusu beş milyondur. Toplam içerisindeki Türk nüfusu ise üç milyondur. Temsil hakkının bu oranlara göre kullandırılması gerekir. Bunlar yapılmadığı takdirde Irak’ta bir Türkmen Devleti’nin kurulması, vazgeçilmez şartımız olmalı.

Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun, Türk soyundan gelen insanların durumlarıyla ve gelecekleriyle ilgilenmek hakkına sahiptir. Onların karşılaşabilecekleri felâketleri, imkânlar ölçüsünde barışçı yollarla önlemek görevimizdir. Görevimizi yapmadığımız takdirde, Türkiye’de yaşayan insanlarımızın da geleceği tehlike altında demektir.

 

Orkun'dan Seçmeler