EDEBİYATIMIZDA yer almış bir tabir vardır. “Kahtı rical”.. Yanılmıyorsam, “Rütbeli, mevki sahibi insan yokluğu veya kıtlığı” demek oluyor. Türk milletinin âlî menfaatlerini düşünmeyen kim ve makamı, mevkii, rütbesi ne olursa olsun, bu tabirin içine girer. Bu yüzdendir ki, 200 sene içerisinde Rumeli toprakları ile Kuzey Afrika kıyılarından, Orta Doğu ve Kafkaslardan el-etek çektik. Pîrî ve Turgut Reisler ile Barbaros kardeşlerin yelken şişirdiği Akdeniz’de elimizde kala-kala çeyrek de olsa bir Kıbrıs vardı. Eh, kaht-ı rical sayesinde onu da “Helenizm”e sunacağız. Suyun öte yakasındakilerin beslemiş oldukları emeller ve yüzyıllardır vermiş oldukları mücadeleler boşa gitmemiş olacak. Kısacası, mefkûresiz Türk devlet adamlarının (!) sayesinde başardılar.
Bir devlet adamımızı düşününüz ki, Türk devlet ve milletine karşı silâha sarılıp zarar veren hain ve Türk düşmanı bir zümreyi, kanunlar çerçevesinde, kıllarına dahi zarar gelmeden yerleşim yerlerinden alıp, devlet imkânlarıyla, vatanın sakin bir köşesine yerleştirsin, veya yerleştirilebilmesi için bu hususta vazifesini eksiksiz yerine getirsin. Daha sonra, yavuz hırsız misâli, Türk’ün cümle düşmanıyla el ve ağız birliği ederek bu vatan evlâdını kendi devletine astırsın…. “-Olmaz!..-Olamaz!..” demeyiniz; bugün de olur, yarın da olur…
“Düzmece Mustafa”, veya “Nemrut Kürt Mustafa Mahkemeleri”yle idam edilen Yozgat Mutasarrıfı millî şehidimiz Mehmet Kemal Beyden bahsediyorum. Önce beraat etmiş olmasına rağmen, daha sonra yeniden Düzmece Mustafa Mahkemeleri’yle cezaevine konmuş oğluna sefer taslarıyla yemek götürürken, Beyazıd Meydanı’ndaki darağacında (10 Nisan 1919) sallanan oğluyla karşılaşan baba (Arif Bey)nın hâlet-i ruhiyesini düşününüz.
Türk Cihân Devleti’nin son Sadrıâzamlarından Yusuf Kâmil Paşa merhumun huzurunda, Mehmet Emin Âli Paşa ve Mehmed Fuad Paşa’lar başta olmak üzere huzurda bulunanlar,. Namık Kemal Bey merhumun halü kalinden şikâyetle “-O’nu asmalı!..” dediklerinde, Kâmil Paşa:“-Siz asınız, ben altında oturur ağlarım!” demiş.
Türk’ün millî şehidi Kemal Bey merhumun kızı Müşerref GÜRENCİ Hanımefendinin, bir ziyaretimiz esnasında bize anlattığı aşağıdaki husus, hâlâ Damat Ferit’lerin, Düzmece Mustafa’ların varlığını haber veren bir belge niteliğindedir:
“-Geçen yıl, yani 2001 yılının Ağustos ayı içerisinde, ÇEŞME’deki sitede bulunan evimizde otururken, bazı ihtiyaçlarım oldu ve oluyordu. Bu sebeple oğlum Yalçın’ı (67) Kaymakam Bey’e göndererek; git, Kaymakam Bey ile tanış, kendisine bazı ihtiyaçlarımın olduğunu söyle, karşılamaları mümkün mü? Bir sorup öğreniver, dedim. Oğlum gitti; Kaymakamlık makamına vardığı zaman, Yalçın, Kaymakam’a: “-Efendim, ben Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Beğ’in torunuyum. Sizlerle tanışmak ve annemin bazı ihtiyaçları olduğunu arz etmek gayesiyle geldim!” deyince, Kaymakamın yanında bulunan bir misafiri;
“-Kim bu Kemal Bey?” der. Kaymakam, arkadaşına şu cevabı verir:
“-Hani, şu Ermenileri asıp-kesen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal vardı ya? İşte o Kemal!.. Yâni, Katil Kemâl!..” der. Oğlum gelip, bunu bana anlatınca, ne kadar müteessir olduğumu tahmin edersiniz.
Henüz 16 yaşında bir kızdım. İstanbul’da bir berbere gitmiştim. Bizim berbere girebilmek için, erkek berberin önünden geçmek icab ederdi. Ben içeriye girdiğim zaman, Berber Nuri aceleyle içeri girip, heyecan ve telâş içerisinde bana baktı. Meğer, dışarıda bir Ermeni, benim içeri girdiğimi görünce:”-Yahu, şu içeri giren kız Kasap Kemal’in kızı değil mi?” demiş; Nuri şaşırmış, Telâşla içeriye girmesinin sebebi de, merak ettiği “Kasap Kemal’i” ve kızını görüp tanımak imiş. Oysa Nuri, beni tanıyordu; hattâ Nuri’nin babası, babam ile beraber çalışmış… Dışarı çıkıp, Ermeniye:
“-O kız, Kasap Kemal’in kızı değil! Türk Kemal’in kızıdır!.. der. Çeşme Kaymakamımızın bu sözlerini duyunca, genç kızlık zamanımda yaşadığım bu hâtıra aklıma geldi.” dedi.
Zamanın mektep ve medrese yüzü görmemiş olan berber ve terzilerindeki millî şuur ve feraset, bugün niçin okumuşlarımızda bulunmuyor? Memurluğu borçlu oldukları Türk milletine ve mensuplarına hizmet olarak değil de, âmire itaat, onun hoşuna gidecek söz söyleme olarak değerlendiren ruhsuzlar arasında Bayburt Mutasarrıfı Nusret Beyleri, Diyarbakır Valisi Dr. Mehmet Reşit Beyleri ve Yozgat Mutasarrıfı Mehmet Kemâl Beyleri idam edecek daha çok Damat Ferit’ler ile Düzmece Mustafa’lar ve Ali Kemal’ler çıkacağından emin olabiliriz!.. Evet, İngilizlerin, Fransızların, Amerikalının ve Ermeninin hoşuna gitmek istiyenler, onların emirlerini yerine getirdiklerinden dolayı takdir edileceğini bekleyenler çıkmaya devam edecektir. Ama, şunu da unutmayalım: Bir gün Mustafa Kemal’ler de çıkacaktır.