“Mavi Akım” bizim için bir doğalgaz projesinin adı mıdır? Yoksa Türkiye’nin tarihî Türkistan ülküsüne sırt dönüşünün günümüzdeki adı mıdır? “Tarih insanlığın hafızasıdır, millî tarih ise, ait olduğu milletin vicdanıdır” diyen Ziya Gökalp’ın belirttiği milletin vicdanının rahatsız olduğu olay nedir? Bu soru sanırım öncelikle Türk milliyetçilerini ilgilendiren hayatî bir konudur ve çok iyi irdelenmelidir. Konuya hassasiyet gösteren her Türk milliyetçisi de varsa bu konudaki bilgisini ortaya koymalıdır ki yanlış yapanların yanına kâr kalmasın.
1999 yılında Türkiye’nin kardeş ülkesi Türkmenistan’ın Devlet Başkanı Saparmurat NİYAZOV, Türkmenistan’ı ziyaret etmekte olan Enerji Bakanımız Cumhur ERSÜMER’e hitaben gazetecilerin ve davetlilerin önünde özetle şunları söylemiştir:
“Türkiyeli politikacılar halkının çıkarlarını düşünmüyor. Doğalgazı Rusya ve Azercaycan’dan alacağınızı söylüyorsunuz. Ben sizin peşinizden sekiz yıl koştum. Şimdi siz benim peşimden koşacaksınız.
Türkiye’de sizden ve Mesut YILMAZ’dan başka Türkmen doğalgazına karşı çıkan yok. Cumhur kardeşim, sen bundan sonra Rusya’ya gitme. Rusya bizden 42 dolara doğalgazı alıp, size 114 dolara satacak. Gelin Türk halkının doğalgaz ihtiyacını birlikte karşılayıp sevap işleyelim.
Hazar geçişli hattı iki yıl içinde yapmalıyız. Doğalgazı Azerbaycan’dan ve Rusya’dan alacağınızı söylüyorsunuz. Siz bilirsiniz. Azerîler 5 yıl, Ruslar 6-7 yıldan önce size gaz veremez.
Mavi Akım ile bizim proje arasında çelişki var. Bu çelişki giderilmeli. Millî çıkarlarımızı ABD ile Rusya arasındaki pazarlıklara kurban etmeyelim.”
1991’de Sovyetlerin çöküşüyle Türkmenistan da bağımsızlığına kavuşmuş,Türkiye ile kardeşlik ilişkilerini ekonomik bağlarla kurup karşılıklı menafaate dayanan projelerle geliştirmek istemişti. Sovyetlerin 70 yılda hiçbir sanayi tesisi kurmadığı Türkmenistan’ın en ö nemli zenginliği ise doğalgazıdır.
Türkiye, kendisi için birinci derecede önemli olan enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü Türkmenistan doğal gazından karşılayabilirdi. Türkmenistan da en önemli zenginliği olan doğal gazını, Türkiye’ye satmakla ekonomik düzlüğe çıkabilirdi. Bu projeyle başlayacak ekonomik ilişkiler zamanla kültürel bağları daha da çok kuvvetlendirirdi.
1991’den 1999’a kadar Türkiye’nin gaz alacağım, sözünün gerçekleşmesini bekleyen Türkmenbaşı boş vaadlerle avutulduğunu en sonunda anladı ve yukarıda özetlediğimiz acı açıklamaları yapmak zorunda kaldı. Bu gerçekler Türkiye’de ne yazık ki yalnızca yaptıkları pop ve top yayınları ile milleti uyutmakla meşgul olan malûm basın tarafından Türk milletine iyi anlatılmadı, dikkatinden kaçırıldı. Bu durumda görev bizlere ve Türk milliyetçiliğinin sesi ORKUN’a düşmektedir.
Karadeniz altından Ruslar tarafından getirilecek gazın hikâyesi, mühendislik açısından olabilirliği bir başka yazı konusu olduğundan şimdilik üzerinde durmadan geçiyorum.
Mavi Akım Projesine göre;
Rusya’dan yılda 16 milyar m3 doğalgazı Samsun’da teslim alacağız. Rusya, Avrupa ülkelerine ve Türkiye’ye yapmakta olduğu ve Mavi Akımla ilâve olarak yapacağı doğalgaz sevkiyatlarını karşılamak için Türkmenistan’dan 42 $/1000 m3 doğalgaz alma anlaşmasını imzaladı. Mavi Akım Projesine göre, Samsun teslimi doğalgazın Rusya tarafından bize veriliş fiyatı da 105 $/1000 m3 olacaktır. Aynı gazı Türkiye Türkmenistan’dan alsaydı sınırda 70 $/1000 m3 alacaktı yani; Rusya’dan almakla, 105-70=35 $/1000 m3 fazla bedel ödeyeceğiz. 35 $/1000 m3 x 16.000.000.000 m3 = 560 milyon $/yıl.
Türkiye olarak Mavi Akım’a evet demekle önümüzdeki her yıl Rusya’ya 560 milyon $ fazla bedel ödemeyi kabul etmiş oluyoruz.
Projenin ikinci zararına gelince; anlaşmaya göre; Mavi Akım ile gelen doğalgaz bize Rusya tarafından Samsun’da teslim edileceğinden Samsun-Ankara arasındaki, 48 inç çapındaki doğalgaz boru hattının Türk devleti tarafından yaptırılması gerekiyor. Bu boru hattı OES (Öztaş, Hazinedaroğlu, Stroytransgas) firmasına ihalesiz olarak ve Mavi Akım Anlaşması resmen imzalanmadan, mecliste de görüşülmeden önce devrin hükûmeti tarafından 340 milyon $ bedelle verilmiştir. Bu bedelin 51 milyon $’ı da ön avans olarak OES ortaklığına ödenmiştir. Haznedaroğlu’nun 3 ortağından biri ÖZTAŞ A.Ş.’nin sahiplerinden Vehbi ÖZKOÇ’tur. (Anavatan Partisi Ankara Çankaya ilçe başkanıyken bu iş kendisine verilmiştir.) İşin ilginç yanı Azerbaycan’dan alınacak doğalgaz için (ki, Türkmenistan’dan gaz alınsa bu hat kullanılacaktı.) Erzurum-Doğu Beyazıt arasındaki aynı 48 inç çapındaki boru hattı ihalesi ise STFA ve yabancı ortağına 171 milyon $’a ihale edilmiştir. Samsun-Ankara arası boru hattı Erzurum-Doğu Beyazıt boru hattından biraz fazladır. Ama Erzurum-Doğu Beyazıt hattında hem hava şartları daha elverişsiz hem de dağlık olan güzergâhın daha zor inşaat şartlarında olmasına rağmen Samsun-Ankara boru hattına Erzurum-Doğu Beyazıt hattına nazaran hemen hemen iki misli bedelin ödenmesi nasıl izah edilebilir? Türk milletine yolsuzluklarla mücadele edileceği sözü verenler bu konuda sorumlulardan hesap sormalıdırlar.
Mavi Akım Projesi Türkiye’ye yılda 560 milyon $ fazla ödeme getirmenin yanında bizim karşılayacağımız doğal gaz hattının yapımından dolayı vereceği zarar da 340-171=169 milyon $’dır. Toplam olarak; 560+169=729 milyon $ ve önümüzdeki her yıl ödenecek 560 milyon $ zararla, toplam milyarlarca dolara mâl olacak olan maddî zararın yanında Türkiye’nin Türk Dünyası ile ilişkilerini derinden sarsacaktır. Bu manevî zararlar maddiyatla da ölçülmeyecek kadar önemli ve hayatîdir. Mavi Akım Projesi Türkmenistan’ı Rusya’ya doğalgaz satmaya mecbur etmektedir. 1991 Sovyetlerin çöküş şartlarının getirdiği Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerindeki olumlu gelişmeleri önlemeye gebe bir olayla da karşı karşıyayız. Bu olay korkarım ki Rusları Türk cumhuriyetleri karşısında Sovyetler zamanındaki üstün konumlarına yeniden getirmeye yol açacaktır.
Türkiye’nin enerji sorununu çözmede katkısının olacağına yıllarca inandığımız nükleer enerji yatırımı konusunda hükûmet tarafından tam bir “U” dönüşü yapılması Türkiye’yi 2000’li yıllarda daha da büyük ölçüde doğalgaza bağımlı kılmıştır. Bunun neticesinde de yurt dışından ithal ettiğimiz enerjinin kontrolü Rusya’nın eline geçmektedir. Türkiye, enerji ithalinde Rusya’ya bağlı hâle gelmektedir.
Bu örnek olaya ve Türkiye’deki bütün diğer olumsuz gelişmelere eğer Türk milliyetçisi gözüyle bakıyorsanız tamamen yanlış uygulamalar olduğunu görürsünüz, yok eğer beynelmilelci, küreselci (globalci) yani gayrımillî gözle bakarsanız bir terslik görmezsiniz. Çünkü bütün yapılanların o gözle bakanlarca sakıncası yoktur. “Avrupa Birliği” başta olmak üzere bu tür gelişmeler bağımsız Türk devletini her bakımdan bağımlı hâle getirme çabalarıdır. Bir büyük oyunun yani Şark Meselesinin-Doğu Sorununun günümüzdeki projesinin adıdır. Oyuncular değişmekte, oyunlar zamana göre değişmekte ama oyunun ana hedefi olan Türk milletinin işinin bitirilmesi yani tarihten Türk adının silinmesi hedefi hiç değişmemektedir. Tarih şuuru olan herkes bunu çok iyi anlamakta, bu şuurdan yoksun olanlar da konuya ilgisiz kalmaktadırlar, olanları asla anlayamamaktadırlar.
Zaten bizim sözümüz de kendini Türk milliyetçisi kabul edenleredir, kendi millî kimliğinden utanmayanlaradır, yani bu vatanın gerçek sahiplerinedir. Çünkü milliyetçilik; Bir millete mensup kişilerin milletlerine karşı bağlılık duygusu ve şuurudur.
Son söz; milliyetçiden beynelmilelci olmaz. Beynelmilelciden ise Türk milliyetçisi hiç ama hiç olmaz.