Türk ırkının beş bin yıllık vatanı Turan ellerinden bahar rüzgarları esmektedir. İnanıyoruz ki, Oğuz Kağanın yüce Otağında Türk güneşi yeniden doğacaktır, Mete Hanın, Kürşatların, Bulmin ve İstemi Kağanların, İlteriş ve Bilge Kaganların ocağında Börtecineler gene yol gösterecektir. Demir dağlar eriyecek, Ergenekon gülistana dönecektir. Çünki Alp Erenlerin ruhları semalarda nöbet tutmaktadır.
Bu, Türkün yeni destanıdır. Şüphe yok ki, artık her Türk boyu, Kaganını, Hanını, Yabgusunu, Beğini, Şahını, Başbuğunu bulacaktır. Buharilerin, Farabilerin, Yesevilerin yattığı o mübarek topraklarda gene bin çeşit çiçek açılacaktır. Doksan yedi yıllık ömrü boyunca bütün Türk ellerini at üstünde dolaşarak Türk dilinin abide kitabını yazan Kaşgarlı Mahmud, Türkün töresini tesbit edip devlet felsefesini kuran Balasagunlu Yusuf Has Hacip, Türkçeyi başka kavimlere de öğretmek gayesi ile Mukaddimetül Edep adlı eseri ya zan Zemahşeri, Türklük gurur ve şuurunu temsil eden Fahreddin Mübarekşah, Farsçaya karşılık Türk Dilinin üstünlüğünü delilleriyle isbat eden Ali Şir Nevayi, büyük şair Genceli Nizami, Türk musikisinin büyük babası Meragalı Hoca Abdulkadir ve Urmiyeli safiyeddin, ilk rasathaneyi kuran Uluğ Bey,y hem şair hem alim hem de devlet adamı Babur Şah ve daha niceleri Türklüğün yirmibirinci asrında yeniden doğacaklardır. O zaman, ufuklarda Al Bayrak Gök Bayrak dalgalanırken, gene güneş batmayacaktır. İnsanlık tarihinin eski milletlerinden biri olan Türkler unutturulmaya kalkışılan yüksek medeniyetini dosta da düşmana da kabul ettirecektir.Daha önemlisi, yabancı kültürlerin kölesi haline gelen bir kısım soydaşlarını da anayurttan akın eden taze kan kurtaracaktır. Devletler ayrı ayrı, bayraklar renk renk olsa da, dil ve alfabe bir olacaktır.
Farklı hedeflere yönelsek de ülkümüz bir olacaktır. Başka başka dostlarımız bulunsa da düşmanımız bir olacaktır. Malımız-mülkümüz, gelirimiz-giderimiz farklı olsa da, ihtiyacımız bir olacaktır. Ayrı ayrı ülkelerde yaşasak da vatanımız bir olacaktır. Okullarımıza, caddelerimize ve sokaklarımaz Türk Dünyasından seçilmiş aynı isimler verilecektir. Asırlık milli oyunlarımız gibi filmlerimiz, piyeslerimiz, romanlarımız ve hikayelerimiz aynı konuları aynı temaları işleyecektir. Kaşgardan, Semerkanttan, Buharadan, Taşkentten, Almatadan, Baküden, Genceden, Kazandan, İstanbula, Ankaraya, Erzuruma, Konyaya, Adanaya, Sivasa, Maraşa gelin göndereceğiz. Tabii, Bursadan, Antalyadan, Mersinden Vandan, Türkistana gelin göndereceğiz. Türk ellerinin bütün üniversiteleri her Türk gencine açık olacaktır. Türk ellerinin bütün okullarında aynı müfredat ve aynı kitaplar okutulacaktır. Türkistanlı fikir adamlarının bir asır önce tesbit ettikleri “Dilde birlik-Fikirde birlik-İşte birlik” ilkesi tam mânâsı ile gerçekleşecektir. Her yıl, bir başka Türk elinde, Türklüğün bütün meselelerini görüşmek üzre Büyük Kurultay toplanacaktır. Türk Dünyasının ilim adamları birleşerek Türk tarihini yeniden yazacaktır. Türk Dünyasının ilim adamları, bütün lehçe ve şiveleri birleştirmek sûretiyle, tek bir gramer ve tek bir sözlük hazırlayacaktır.
Bütün bu düşünceler şimdilik boş bir hayal sanılabilir, Ancak, unutmayalım ki iki yıl öncesine kadar yetmiş yıllak Demir Perdenin böylesine yırtılabileceğini kimse hayal edemezdi. Halbuki gerçek hayali aştı. Gerçi 12 Eylülden sonra, millî hayallerimiz yüzünden kimimiz sorgulandık, kimimiz cezalandırıldık. Gam değil. Atalarımız mes’ut ve muhteşem mazisini özledikçe “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.” Demiş. Biz de gelecek zaman olur ki hayali cihan değer diyoruz. Çünkü büyük şair Yahya Kemal’in: “İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.” Hükmünü benimsiyoruz.