Erciyes Üniversitesi tarafından 20-22 Nisan 2006 tarihlerinde Kayseri’de düzenlenen Türk-Ermeni kongresinin şeref (!) konuğu, Ermeni kiliselerince Mart ayının misyon ayı olduğunu bilen ve buna inanan Türkiye Monofizit, Gregoryen Ermenileri Patriği II. Mesrop Mutafyan Hazretleri idi. Kendisine gösterilen onca iltifattan sonra kürsüye gelen Hazret, doğrudan olmasa da konuşmalarının satır aralarında Ermeni tarihçilerin iddia ettikleri gibi Ermenilerin devlet kuramamış bir halk olmadığını, bu tür iddiaların saçma olduğunu ifade ettikten sonra Ermeni tarihçilerin ağzından da Türklerin sürekli bir devlet kuramadıklarını, kursalar bile bunu devam ettirme gücüne sahip olmadıklarını anlattı.
Ermenilerin de bu ülkenin aslî unsuru olduğunu anlatan Patrik, millî kurtuluş günlerinde ülkemizin hemen her şehrinde yapılan temsilî kurtuluş gösterilerini Ermenilere karşı yapılan büyük bir densizli k olarak niteledikten sonra da her milleti temsil eden millî ve dinî sembollere hürmet edilmesi gereğini vurguladı. Ve sonuçta, düzenlenen kongrenin adı hilâfına nostaljik takılmanın, eskiden Ermenilerle iyi yaşardık, ah o ne güzel günlerdi! demenin bir anlamı olmadığını ve bu tür davranışlarla problemlerimizi çözemeyeceğimizi açık ve net bir dille anlattı.
Patrik Hazretleri bunları anlatırken karşısında kimler yoktu ki…: Söz konusu densizliklerin (!) uygulayıcıları…
Kongrenin açış konuşmasının ardından kürsüye gelen TTK’nın sayın başkanı Prof. Dr. Y. Halaçoğlu Patrik’in konuşması karşısında apışıp kalmış olmalı ki, o anda ne anlama geldiği pek de anlaşılamayan cizye ile ilgili birkaç söz söyledi. Sayın Şimşir ve sayın Nüzhet Kandemir’in sözleri ise tam bir fiyasko idi. Sayın Saray, bir iki kelime edecekti ama o da kongrenin adına baktı ve… (!..???) Sonuç: Patrik Hazretlerinin öğütleri…
Patrik Hazretleri kendine düşen görevi yapmış olmanın verdiği gurur, mutluluk ve güven içinde nostaljik takılmanın problemleri çözmeyeceğini ifade ederek kongreyi bitirmişti.
Sıra şimdi bizim nostalji meraklısı bilim adamlarımızda idi. Büyük bir çoğunluğu bırakın Ermeniceyi, Ermeni harfleri ile yazılmış Türkçe metinleri dahi okumayı bilmeyen Ermeni mütehassısları bulabildikleri kırık dökük birkaç risale, okuyabildikleri birkaç arşiv vesikası ve yengelerinin kendilerine anlattıkları birkaç hikâyeye dayanarak Ermenilerle nasıl hoşça vakit geçirdiklerini, onlarla nasıl çay-kahve içtiklerini anlatmaya gayret ettiler. Ve sonuçta biz Ermenilerin, ne kadar barışçı, itaatkâr, kadirşinas,… insanlar olduklarını anladık(!). Hem de Azerbaycan’ın %20 si Ermeni işgali altındayken
Cumartesi günü (22. 04. 2006) öğleden sonra kongrenin değerlendirme oturumu yapıldı. Değerlendirmeye üniversitemizin Genel Türk Tarihi hocaları ile diğer üniversitelerden gelen bilim adamları katıldı. Değerlendirmecilerin büyük bir bölümü kongrenin kendi alanında ilk olduğunu, böyle kongrelerin sık sık tekrarlanması gerektiğini ifade ettiler. Değerlendirmecilerden sadece Süleyman Demirel Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd Doç. Dr. Şenol Kantarcı, değerlendirmecilerin aksine, kongrede Patrik Mesrop Mutafyan’ın özellikle Türkiye ve Türkler için söylediği sözlerin yenilir-yutulur şeyler olmadığını, aslında bu duruma tepki gösterilmesi gerekirken bunun yapılmadığını ifade etti. İşte o an, değerlendirmecilerden hiçbiri sayın Kantarcı’ya sahip çıkmadı, çıkamadı. İki gün boyunca tarihî örneklerle Ermenilere gösterildiği ifade edilen hoşgörü, Türk oğlu Türk Şenol Kantarcı’ya gösterilemedi.
Ve…Bir nostalji kongresi böyle bitti…
Patrik Hazretleri Mesrop II.’nin zaferi ile…