17 Ağustos 1999’daki Marmara ve takiben Kasım 1999’daki Düzce deprem felâketleri milletimizi derinden yaralamış, bizleri üzüntülere gark etmiştir.
Bütün dikkatlerin deprem felâketine yoğunlaştığı şu günler de, milletimizin geleceğini etkileyen sosyal sarsıntılar da artarak devam etmektedir.
Kısa kısa diyerek bu zaman diliminde takıldıklarımızı sıralayalım:
Geçen aylarda özel bir TV kanalında bir milletvekilinin, gazeteci yazar Altemur Kılıç ile berabere katıldığı programdaki ifadeleri, egemenlik konusunda serdettiği fikirler ve bütün ısrarlara rağmen “Ne mutlu Türk’üm” demeyi kabul etmeyerek; “Ne mutlu insanım”; “Ne mutlu Türkiye’liyim” şeklindeki sözleri bizleri derin derin düşündürdü.
TÜRK olmak bu kadar rencide edici midir ki; “-Bana bir daha kimse bu sözü söyletemez” şeklinde bir savunmaya kişileri itmekte?