Genel kabul gören bir görüşe göre inşaat sektörü, hizmet sektörünün bir alt grubudur. Fayda sağlayan yer altı ve yerüstü bütün yapıları içerisine alır.
Alt sektör olmasına rağmen kapsamı geniş, önemi çok büyüktür. Bu sebeple temel aks olarak kabul edilir. Mesken, sağlık, eğitim, turizm, ticaret, sanayi, idare, spor, dinlenme ile ilgili sanayilere hizmet eder.
İnşaat sektöründe ev olarak kullanılan barınma binalarının özel bir yeri vardır. Mevcut ev sayısı ihtiyaca cevap vermediği gibi, büyük bir kısmı da sağlık ve insanca yaşama şartlarına uygun değildir. Kalite yanında özellikle büyük şehirlerdeki gecekondu mahallelerinde belediye alt yapısı olarak; su elektrik, kanalizasyon hizmetlerinde eksiklikler, aksamalar vardır. Şehirlerdeki sağlıksız yapılaşmalar, ayrıca bu tür hizmetlerin bölgeye getirilmesini de zorlaştırmaktadır.
Türkiye nüfusunun yaklaşık 5’te 1’i gecekondularda oturmaktadır.
Köy kesiminde gecekondu tipi evler bulunmasına rağmen, bu evler şehirdekilere göre daha sağlıklıdır. Tek mahzuru, temelsiz oluşları sebebiyle depreme ve diğer tabii âfetlere karşı dayanıksız olmalarıdır. Ö nemli bir noksanlıktır.
Barınılacak, içinde yaşanılacak ev üretimi, toplam yapı sektörü içerisinde % 90 paya sâhiptir. Ev yapımı; şehir-köy ayırımının giderilmesi ve hızla şehirleşme sürecinin oluşturduğu gecekondu probleminin çözülmesi mecburiyeti ile önem kazanıyor.
Türkiye’de; özel sektörün toplam sâbit sermaye yatırımlarının % 45’i ev inşaatına yöneliktir.
Böylesine önemli sektörün pek de istikrarlı bir seyir tâkip etmediği görülüyor. Türkiye’yi de etkisi altına alan küresel krizin doğuş sebeplerinin başında gelen etken de bu istikrarsızlıktır.
Yeterli sayıda ev inşa edilmemesi, kiracı konumunda olanların sayısını ve kiraya ödenen paranın miktarını artırıyor. Sâbit ve dar gelirlilerin kira gederlerindeki artış, sosyal yapıyı derinden etkiliyor. Hoşnutsuzluklar, tartışmalar, ahlaksızlıklar, yolsuzluklar… baş gösteriyor.
Şehirlerde kirada oturanlar, kendi evlerinde oturanlardan daha fazladır.
İnşaat sektörünün gelişmesi bu olumsuzlukları en aza indirdiği gibi, istihdam imkânı da oluşturuyor. Üstelik inşaat sektörü; beton santralı, vinç, vibratör ve hazır yapı elemanları ile diğer teknik donanımlardaki gelişmelere rağmen, emek yoğun bir istihdam alanıdır. Çalıştırılacak kişilerin çoğunluğunun vasıflı eleman olması gerekmez. Çok lüks meskenler hesaba katılmazsa, dışa ve ithalata bağımlılık oranı düşüktür. Öncü ve artçı sektörleri besler. O sahalarda da yatırımı ve istihdamı geliştirir.
İnşaat sektörünün olumsuz tek tarafı, büyümeye katkısının bulunmamasıdır. Buna rağmen ekonomi açısından sıkıntı yaşayan ülkeler, öncelikle inşaat sektörünün canlanmasını engelleyen problemleri gidermeye çalışırlar. Birçok ülkede ekonominin lokomotifi inşaat sektörüdür.
Türkiye’de yatırıma ayrılan payın düşük olması, inşaat sektörüne önem verilmediğini göstermektedir. Bu olumsuzluğun doğuracağı problemlerin çözümü, sonraki yıllarda daha da zorlaşır. Geciken yatırım, en pahalıya mal olan yatırımdır.
Kaynaklar yatırımlara aktarılırsa, tamamlanan her bir yatırım ekonomiye kazandırılmış olur. Ekonomiye kazandırılan her yatırım, 3-5 yıl içerisinde yeni yatırımlar için kaynak olarak ekonomiye geri döner. Özellikle sulama ve enerji-ulaşım projeleri çok önemlidir. Yatırım ve kazanç arasında kopmaz bağlar vardır: Para olmadığı için yatırım yapılmazsa, yatırım yapılmadığı için gelir ve para olmaz.
İnşaat sektöründeki daralmalar sebebiyle müteahhitlik hizmetleri ihracatında büyük artış gözleniyor. Yeni ihale kanunu sebebiyle sektörde daha büyük daralmalar yaşanacaktır. Ayrıca rekabet imânları da azalacağından, hizmet kalitesi düşecek, maliyet artacak, sektör gelişemeyecektir.
Sektörün canlanması ve verimliliğin artması için;
*İnşaat sektöründeki kalitenin yükseltilmesi,
*Kamu ihâlelerinde inşaat sektörünün gelişmesini sağlayacak tedbirlerin alınması,
*Araştırma – geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi,
*Arazilerin tarım sektörüne sekte vermeyecek şekilde arsaya dönüştürülmesi ve inşaat alanı üretilmesi
gerekmektedir.
İnşaat sektöründe kalitenin yükseltilmesi için hazırlanan Yapı Denetim Kanunu, kısa bir zaman sonra, istenilen sonucun alınmasında işe yaramaz hâle getirilmiştir. Yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Kriz dönemleri, tehlikelerin fırsatlara dönüştürülmesi için en uygun zaman dilimleridir. Yeni ve akıllı düzenlemeler için en uygun dönemi yaşıyoruz.