Ana Sayfa 1998-2012 Enerji politikamız

Enerji politikamız

Kalkınmasını tamamlamış, refah toplumu olma yolunda hızla ilerleyen ülkeler; alternatif enerji kaynakları arayışlarını yıllar önce başlattılar. Alternatif enerji kaynakları; nükleer, güneş, rüzgâr, jeotermal, deniz, hidrojen enerjisi olarak belirleniyor.

Türkiye’miz, yenilenebilir ve alternatif enerji kaynakları açısından, dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alıyor. Buna rağmen tükettiğimiz enerjinin % 72’sini ithal kaynaklardan karşılıyoruz.

Fosil yakıtlara dayalı enerji kullanımı, dışa bağımlılık yanında yüksek ithalât giderlerine ve çevre problemlerine yol açıyor. Bu olumsuzluklar, gelişmiş ülkeleri daha fazla zenginleştiriyor, fakir ülkeleri de daha fazla fakirleştiriyor.

Enerji; ekonominin itici gücü olma özelliğini korurken, milletlerarası politikaların da en etkili gücü hâline geldi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), isteseydi 100.000.000 dolar sarf ederek Saddam Hüseyin’i Irak yönetiminden ulaklaştırabilirdi. Onlarca milyar doları, el koyacağı enerji kaynaklarından daha fazlasını kazanmayı düşündüğü için gözden çıkardı. Aynı ABD, dünya enerji denklemini alt-üst edebilecek güçte gördüğü Rusya karşısında daha güçlü olabilmek için İran ve Suriye ile ilgi li projeler geliştiriyor. Diğer taraftan da Azerbaycan’ın petrolünü, Rus topraklarından geçirmeden Avrupa’ya ulaştırmak için çalışıyor. Buna karşılık Rusya; ABD ile İran arasındaki nükleer silâh üretimi bahaneli anlaşmazlıkta, İran’dan yana tavır koyuyor.

Geçen yılın sonunda Dünya Yenilenebilir Enerji Kongresi toplandı. Kongreye 50 ülkeden 600 uzman ve politikacı katıldı. Katılımcılar; enerji kullanımının, insanın temel haklarından biri olduğu konusunda ittifak ettiler. Kongre başkanı; dünya nüfusunun üçte birinin enerji ihtiyacının tam anlamıyla karşılanmadığını açıkladı. Belirttiğine göre; enerji ihtiyacına cevap verebilmenin en uygun yolu, dünyanın her yerinde sınırsız olarak bulunan yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak.

Dünya Yenilenebilir Enerji Kongresine katılan politikacılar ve uzmanlar ülkelerinde; yenilenebilir enerji çalışmalarını destekleyecek mevzuat düzenlemeleri yapma taahhüdünde bulundular. Türkiye’de, hidrojenden elektrik enerjisi üretilebilmesi ile ilgili hükûmet onayı 14 yılda alınabilmişti. Umulur ki, diğer enerji kaynaklarının kullanıma alınabilmesi için gecikilmez.

Konuşmalar hep şikâyet ekseninde oluyor. Gayretlerimizi kaynakların en iyi şekilde ve de en kısa zamanda değerlendirilmesine yönlendirebilirsek işimiz kolaylaşacak.

Bilge politikacılar, bilge bürokratlar, ülkelerinin dışa giden kaynakları ile dışarıdan (borç dışında) aldıklarını karşılaştırırlar. Lehimize en verimli sonuca ulaşmak için çalışırlar. Böyle yapılmazsa ülke fakirleşir, geri kalmışlıkta ve dolayısıyla insan haklarını ihlâl suçu işlemekte rekor seviyeye ulaşılır.

Türkiye’nin en öncelikli meselesi; kalıcı enerji politikalarını belirlemektir. Nükleer enerjiye geçmeli miyiz, geçmemeli miyiz ? Hidrojen ve diğer alternatif enerji kaynakları konusunda, önümüzdeki 25 yıl içerisinde hangi hedeflere ulaşacağımız, enerji kaynaklarında dışa bağımlılığımızı hangi tarihte hangi seviyeye indireceğimiz… gibi konular, enerji politikalarımızın ana hedefleri olmalı. AB’nin ve IMF’nin bu konudaki tavsiyelerini beklememeliyiz.

Teknik eğitim veren üniversitelerimizde neden enerji mühendisliği fakülteleri yok ? Bu sorunun cevabını verebilecek bir YÖK üyesi, bir rektör, bir bürokrat var mı ?

Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) 2002 yılında oluşturuldu. 4 yıl içerisinde; eskisine göre daha ucuz, daha kaliteli ve yerli kaynaklar kullanılarak çevreye uyumlu enerji üretiminde hiçbir olumlu gelişme sağlanamadı. Daha bol enerji için de aynı kısırlık söz konusu. Çünkü EPDK, enerji politikaları üreten değil, hazırlanan programların uygulamasını denetleyen bir kurul olarak düşünüldü. Politikaları enerji mühendisleri üretmeli.

Enerji politikamızda temel hedef; dışa bağımlılık oranını % 20-25’ler seviyesine indirmek, israfı önlemek, verimliliği artırmak, üretimde çevre ile uyumu sağlamak olmalı.

Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacı 2005-2020 yılları arasında 4 kat artacak. Halihazırda üretim kapasitemiz 200 milyar kilovat/saat. Gerçekleşen üretim 160 milyar kilovat/saat. 2020 yılında tüketimimiz 600 milyar kilovat/saat olacak. Bunu yapmadığımız takdirde, gıda ve giyim ihtiyaçlarımızı yurt dışından, imal edilmiş olarak satın almak, eğitim ve kültür ihtiyaçlarımız açısından da dışa bağımlı olmak durumunda kalacağız. Özetle fakirleşeceğiz.

Kâinat nükleer enerji üzerine yaratılmıştır. İhtiyacımız olan enerjinin % 99,9’unu; güneş ve rüzgâr enerjisinden, yıldızlardan, atmosferden, havadan ve termal kaynaklardan sağlıyoruz. Bunların hepsi nükleer enerji esasına dayalıdır. Uygulamamız da bu esaslar üzerine geliştirilmelidir.

 

Orkun'dan Seçmeler