İlâç fiyatları el yakıyor. Bazı ithal ilâçlar yüz milyonlarca liraya satılıyor. Standart fiyatlar ise 60-70 milyon liradan aşağı değil. Üç sosyal güvenik sigortasından emekli olanlar ve hâlen bu kurumlara bağlı işlerde çalışanlar bu fiyatlardan fazla etkilenmiyorlar. Ama onların dışında kalan geniş bir kitle var ki, sağlığını bazen de hayatını korumak zaruretiyle bu tür ilâçlara zavallı bütçelerinin bir kısmını ayırmak zorunda kalıyorlar.
“Ne yapalım, bu iş böyle” deyip geçebilir miyiz? Geçmeli miyiz?
Elbette hay r. Çünkü, anlaşılıyor ki, işin içinde iş var ve bu işten de fena kokular geliyor.
İthal ilâç fiyatlarını, bilindiği gibi, Sağlık Bakanlığı belirliyor. Bu ilâçlar dışardan getirildiği için de fiyat dolar üzerinden tespit ediliyor. Doların son ay içindeki Türk Lirası karşılığı 1.350.000 TL dolaylarında. Ama, ithal ilâçlar, 1.650.000. TL’lık kur üzerinden satılıyor. Yani ithalatçı firmalar, dışardan getirdikleri ilâca 1.350.000 TL üzerinden ödeme yapıyorlar. Kendi kâr oranları da bu fiyatın içinde. Ama, piyasada 1.650.000 TL üzerinden satıyorlar. Normal kârlarına yüzde 22 daha haksız kazanç ilâve ediyorlar. Üstelik, bu uygulama üzun süreden beri devam ediyor.
Sigortalıların ve emeklilerin ilâç paraları (yüzde 90 oranında) devlet tarafından karşılanıyor. Yani, o yüzde 22’lik farkın önemli bir bölümü hazineden çıkıyor. Sonra da bütçe açık verince, Maliye Bakanlığı, dolaylı, dolaysız vergi zamları yapmaya başlıyor.
Yani, sonuçta, halkın cebinden çıkan paraların ciddîye alınacak bir bölümü, ithal ilâç vurguncularının kasasına giriyor.
Bu durumda, ithal ilâç dolar kurunu hâlâ 1.650.000 TL’dan tutan ve bunda ısrar eden mercilerin “işgüzarlığından” şüphelenmekte haklı olmaz mısınız? Acaba, bu düzenlemeyi devam ettirenlere menfaat sağlanıyor mu, sağlanmıyor mu diye düşünmez misiniz?
Türkiye hazinesi göz göre göre kan kaybediyor ve kimse bu işin sorumluluğunu üzerine almıyor. Doğrusu, artık hayret bile edemiyoruz. Nereye baksanız, buna benzer manzaralarla karşılaşıyoruz da ondan. Bu kafayla ve bu ahlâkla AB’ne girmişiz, girmemişiz ne fark eder?


