BATI Trakya’da, kendi topraklarında, ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamak ne acıdır. Belki de anavatana bu kadar yakınken unutulmak ve Yunanın insafına terk edilmek daha da acıdır.
Batı Trakya; Karasu ile Meriç arasındaki yaklaşık 8500 m2’lik alanın adıdır. Buradaki Gümülcine, Dedeağaç ve İskeçe’de toplam 170.000 Türk yaşama savaşı vermektedir. 1363’ten 1912’ye kadar Türk hâkimiyetinde kalan bölgede, şimdi Türklerin nüfus içindeki oranı Yunanistan’ın tutumu neticesi % 30’lara düşmüştür.1878’de Rodop Türkmen Mukavemet Hükûmeti’ni, II. Balkan Savaşı sonrası Enver Paşa’nın desteğiyle Koşukavak Hükûmeti’ni, Eylül 1913’te de Garbî Trakya Müstakil Hükûmeti’ni kuran Türklerin ülküsü öz vatanlarında özgürce yaşamaktı. Fakat Osmanlı’nın tükenişi umutları da tüketti ve günümüzdeki durum ortaya çıktı.
Batı Trakyalı Türklere kimliklerini kaybettirmek için Yunanistan tarafından yapılan baskılar devam ediyor. Hatırlarsak Sadık Ahmet, bir konuşmasında Batı Trakyalı halka TÜRK dediği için milletvekilliğinden olmuş ve hapsedilmişti. Şaibeli bir trafik kazasıyla ebedî âleme göçmesi ise hâlâ esrarını koruyor. Bölgede yeni Türk (azınlık) okulu açmak yasaktır, zaten bu okullarda eğitimi kalitesizleştirmek için her şey yapılmakta. Üstelik bu okuldan mezun olanların devlet kademelerine yerleşmeleri mümkün değil. Diğer yandan nüfus oranının Yunan lehine değişmesi maksadıyla bölgeye Yunan aileler devlet kanalıyla göç ettirilmektedir. İçinde “Türk” ibaresi geçen dernekler kurmak da yasaktır.
Batı Trakya’ya bu muameleyi reva gören Yunanistan’ın AB üyesi olması ise işin cabası. “İnsan hakları” söylemlerini kimselere bırakmayanların hakikî yüzü işte budur. Türkiye’ye aklına gelen şartı sıralayan AB, acaba Yunanistan’a da Batı Trakya’yı hâllet de gel dedi mi, sanmam!
Dünyada  onurumuzla  yaşamak  ve  insanımızı  ezdirmemek  için  güçlü  olmalıyız.  Bu  sebeple  bizim  hakikî  devlet  adamına  ihtiyacımız  var,  bu  millet  onu  da  çıkarmalı.  “Yüzde  yüz  Türk  olduğumuzda  cihan  bizimdir”.
                      


