Ana Sayfa 1998-2012 Azerbaycan Halk Cephesi Partisi

Azerbaycan Halk Cephesi Partisi

Azerbaycan Halk Cephesi, 16 Temmuz 1989 tarihinde, komünist iktidara karşı mücadele etmek, milletin azatlığını kurtarmak, demokratik bir toplum ve devlet kurmak için kurulmuş bir halk hareketidir. Halk Cephesi, 1989-1992 yılları arası komünist iktidarla, büyük lider Elçibey’in başkanlığında efsanevî bir mücadele vererek başarıya ulaşmış, komünist diktatörlüğü yerle bir ederek, demokratik devlet kurma yolunda büyük bir adım atmıştır. Azerbaycan tarihinde ilk defa, hilesiz, hurdasız demokratik bir seçim yapılmış ve Halk Cephesi lideri Ebülfez Elçibey cumhurbaşkanı seçilmiştir. Elçibey, cumhurbaşkanı olduktan sonra, doğal olarak Halk Cephesi Başkanlığını bırakmıştı. Ama, kendisi yakında olduğu için, Halk Cephesi liderliğine müdahale etmesi de kolaydı. Yani, fiilen liderliği bıraksa da, cephenin kontrolünü asla elden bırakmamıştı. Daha sonra, Keleki’ye gitmek zorunda kalan Elçibey, cepheyi yine uzaktan kumanda eli yönetebiliyor, şeklen olmasa da perde arkasından liderliği sürdürüyordu. Yani, Elçibey, yaşadığı müddetçe, Halk Cephesi’nin kontrolünü hiç elden bırakmamıştı.

Azerbaycan’da değişen siyasî durum, artık Cephecilik yapmanın gerekli olmadığı bir ortamın doğmasına sebep olduğundan, Azerbaycan Halk Cephesi de partileşme gereğini duydu. Ve, 1994 yılında Azerbaycan Halk Cephesi Partisi adını alarak, siyaset meydanına yeni bir giriş yapmak zorunda kaldı. Zorunda kaldı diyorum, çünkü çok önce başlayan partileşme çalışmaları, Cephe içinde büyük bir tepki görmüş ve Cephe olarak kalmak daha uygun bulunmuştu. Daha sonra değiştirilen seçim kanunu, adında parti sözü bulunmayan teşkilâtları siyasî teşkilât olarak kabul etmediği için, teşkilâtların seçimlere katılması yasaklanmıştı. Bu durumda yapılacak bir şey kalmadığından, Azerbaycan Halk Cephesi, bir ilâve söz alarak, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi adını aldı ve genel başkanlık koltuğu boş bırakıldı. Ali Kerimov, başkan yardımcısı olarak, genel başkanlığa vekâlet etti. Bu vekâlet üç yıl sordü ve Elçibey, 1997 yılında Bakü’ye döndükten sonra, emanet sahibine devredildi.

Azerbaycan Halk Cephesi Partisi, siyasî partiler kanununa göre kurulmuş bir siyasî teşkilât olarak, Azerbaycan siyasî hayatında çok önemli roller oynamıştır. Bugün muhalefetin en büyük partisidir ve artık başında Elçibey yoktur. Elçibey’den sonra parti içinde neler olacaktır? Yeni genel başkan kim olacaktır? Mücadele sonucunda parti bölünecek mi? Geleceği açısından, bu mücadele sağlıklı bir ortam oluşturabilecek mi? gibi sorulara cevap bulmaya çalışalım.

•••

Elçibey’in son dönemlerinde parti içinde, Elçibey’in kontrolü altında olsa bile bir çekişme açık olarak görülüyordu. Fikrî bir plâtform üzerindeymiş gibi görülen mücadelenin esas noktası, Elçibey’den sonra liderlik hesaplarına dayanıyordu. Derinden derine devam eden bu mücadelenin çok öncelere dayanan bir vechesi olmasına rağmen, kendi aralarında uyumlu gibi görünen idareci kadrodaki çekişme, eski birkaç cephe mensubunun partiye yeniden alınıp alınmaması konusunda ortaya döküldü. 1993 yılında E lçibey’in de onaylaması ile, aralarında eski genel başkan Tofik Seyidov’un olduğu bir grup cephe mensubu, cepheden çıkarılmıştı. 1998 yılında bu kişiler tekrar cepheye katılmak için başvuruda bulundular. Aralarında Elçibey’in birinci muavini Ali Kerimov’un da bulunduğu bir grup partili bu isteğe şiddetle karşı çıkmışlar ve parti yetkili kurullarında aldırdıkları bir kararla, bu kişilerin partiye dönmesine imkân tanımamışlardı. Yine Elçibey’in siyasî işlerden sorumlu yardımcı Fazıl Gazanferoğlu ve Milletvekili Mir Mahmut Fettayev’in içinde bulunduğu grup bu kararı haksız bularak eleştirmişlerdi. Basına da yansıyan bu fikir ayrılığı, daha sonra sertleşerek devam etmiş ve tam bir iç çekişmeye dönmüştü. Bu çekişmenin arttığı bir dönemde iki tarafla görüştük. Fazıl Bey; “Ali Kerimov’un Halk Cephesi Partisi’ni tam bir diktatör gibi yönetmeye çalıştığını, azınlık ırkçılarıyla iş birliği yaptığını, hattâ Haydar Aliyev’in oğlu İlham ile iş birliğine gittiğini” söyledi ve onunla, Halk Cephesi Partisi’nin ideallerinden tamamen uzaklaşacağı endişesini taşıdığından, beraber çalışmalarının mümkün olmadığını açıkladı. Tabiî ki, bu ittihamlar, belki çok ileriye gidilerek söylenmiş şeyler, veya gerçeklere dayanan şeylerdi, ama maalesef Fazıl Bey, belge ve delil göstermiyor, her şey orta yerde diyordu. Ali Bey’le yaptığımız görüşmede, bu iddiaları gündeme getirdik ve bunlara ne diyeceğini sorduk. Ali bey, “Bunların hepsi yalan ve iftira. Meselenin özü, beş yıldır yerleştirmeye çalıştığımız, parti disiplinine uymak istememektir. Bunlar, partiye yeniden girmek isteyenlerin arkasında durdular. Yetkili kurulların partiye girmelerinde sakınca gördükleri bu kişileri, sanki burası dağ başıymış gibi, kendileri partiye kaydetmeye çalıştılar. Olmayınca da, bastılar yaygarayı… Hâlâ, kendilerini Halk Cephesi’nde zannediyorlar. Partileşmeyi bir türlü içlerine sindiremediler. Halbuki, siyasî parti başka şeydir, Halk Cephesi başka şeydir. Orada istediklerini yapabildikleri için, hâlâ o özlemin içerisinde yanıp tutuşuyorlar. Ama, kesinlikle söylüyorum, ya partili olacaklar ya da Halk Cepheli. Bunun başka bir şekli olduğunu zannetmiyorum. Benim hiçbiriyle ilgili şahsî bir meselem yoktur. Hepsi benim mücadele arkadaşlarımdır. Varsın, benim aleyhimde konuşsunlar. Ben onların aleyhinde bir şey söylemem. Çünkü, rakiplerimize koz vererek, partime zarar veremem. Onlar da bir gün bu söylediklerinden pişman olacaklar ve özür dileyeceklerdir.” diyerek, meseleye bakış açısını ortaya koydu. Daha sonraları, kamplaşma daha ciddî boyutlara ulaştı. Elçibey’in son günlerinde artık mücadele tamamen liderlik mücadelesine çevrildi. Bir gün, Elçibey’le yaptığımız bir sohbette, onun bu meseleye bakışını öğrenmek istedik. Elçibey’e “Bey, iki yardımcınız birbirleriyle kavga ediyorlar. Bu kavganın partiye bir zararı dokunmaz mı? Niçin müdahale etmiyorsunuz?” diye sordum. Elçibey, gayet rahat bir ifadeyle “Ko, kavga etsinler. Onlar gençtir. Kavga ede, ede pişecekler. Sonra, onların kavgasından faydalı şeyler ortaya çıkıyor. Bol bol yazıyorlar, konuşuyorlar, böylece hem fikir cepheleri güçleniyor, hem de tartışma kültürü gelişiyor. Halk Cephesi Partisi’nde demokrasi vardır. Bu yüzden, ben müdahale etmem. Ama partiye zarar verdiklerini fark edersem, genel başkan olarak müdahale eder ve ikisini de sustururum.” diye cevap verdi. Kendisine, “İki taraf da birbirini iktidar güçleri ile iş birliği yapmakla suçluyorlar. Bu konudaki görüşünüz ne?” diye sorduğumuzda, biraz sertleşerek “Bunları kim söylüyorsa yalan söylüyor. Ben ikisini de çok yakından tanırım. Böyle bir harekete asla kalkışmazlar. Onlara son derece güvenirim. İkisi de sınavlardan başarıyla geçmişlerdir. Eğer böyle bir şey sezersem, ikisini de mahvederim.” diye cevap verdi. Dikkat edilirse, Elçibey, kavga eden iki tarafı da çok iyi tanımakta ve onların asla yanlış bir iş yapmayacaklarına inanmaktadır. Her iki tarafa da aynı mesafede durmuş ve ölene kadar da bu tavrını hiç değiştirmemiştir.

Elçibey’in hastalığı dönemi boyunca Ali Kerimov, birinci muavin sıfatıyla genel başkanın yetkilerini kullanmış ve partiyi, yakında yapılacak olan seçimlere hazırlamıştır. Tabiî ki, kavga durmamış ve Elçibey’in Türkiye’de tedavide olduğu günlerde son noktaya ulaşmıştı. Ama Bey’in hastalığı, iki tarafı da itidalli olmaya sevk ettiğinden, henüz kesin ayrılık sözleri işitilmiyordu. Bey’in vefatı üzerine her iki taraf da son kozlarını oynadılar. Biz, kendi kendimize, seçimlerden önce olacak bir ayrılık sadece, iktidara yarar diye düşünüyorduk. Bunu seçimlere bir ay kala ziyaret ettiğimiz Bakü’de Ali Kerimov Bey’den de duyunca bayağı rahatladık. Ama, maalesef, ayrılık seçimlerden önce vuku buldu. Kendilerine seçilebilecek sıralarda yer bulamayan Fazıl Gazanferoğlu ve Mir Mahmut Fettayev, partiden ayrıldıklarını ve bağımsız aday olacaklarını ilân ettiler. Kurultay yapılmadan, kendiliklerinden, Halk Cephesi Partisi’nden ayrıldılar. Tabiî ki, bunun kendilerine göre bir çok sebebi vardır. Ama görünen o ki, kurultayda kaybedeceklerini anladılar. Ve yenilgi ile karşılaşmadan, partiden ayrılmayı uygun buldular. Kurultay’ın seçimlerden önce yapılması, neresinden bakarsanız bakınız, partiye büyük zarar verebilirdi. Ali Bey, çok doğru düşünerek, hem de kendisini riske ederek, kurultayı seçimlerden sonraya bıraktı. Buna rağmen, karşı taraf seçimlerden önce partiden ayrılmayı daha uygun buldu.

Herkesin, büyük bir merakla beklediği kurultay daha şimdiden sonucu belli, sıradan bir kurultay hâline geldi. Şu anda, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi’ne tamamıyla Ali Kerimov hâkim vaziyettedir. 1995 yılından beri büyük bir başarıyla sürdürdüğü birinci muavinlik görevini, Elçibey’in güven ve itimadını kazanarak, üç yıl da Bey’le birlikte sürdürmesi, onun için delegeler üzerinde olumlu bir tesir gücü oluşturmuştur. Birinci muavin olarak, Bey’in Türkiye’ye geldiği günden beri Halk Cephesi Partisi’nin genel başkanlık makamını ve yetkilerini, vekâleten de olsa kullanan Ali Kerimov, partiye ve teşkilâtlara son derece hâkim, iyi yetişmiş bir politikacıdır. Elçibey’in yanında onun eğitiminden geçen Ali Bey, şu anda boş olan genel başkanlık makamının en kuvvetli adayıdır. Gelecekte, belki de Azerbaycan cumhurbaşkanı olarak göreceğimiz Ali Kerimov Bey’i, biraz okuyucularımıza tanıtmanın faydalı olacağı görüşündeyim.

Ali Kerimov, 1965 yılının nisan ayının 28. günü, Azerbaycan’ın Saatli şehrinin Azadköy adlı bir köyünde dünyaya geldi. Çocukluğu sıkıntılar içerisinde geçti. Orta okulu bitirdikten sonra, bir mobilya fabrikasında işçi olarak çalıştı. 1983-1985 arasında iki yıl Sovyetler Birliği ordusunda askerlik yaptı. Hemen bir yol sonra Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Bu üniversitenin, en meşhur fakültesine alınan yüz öğrenciden, bir veya ikisi rüşvet vermeden, iltimas yapılmadan, kendi bilgileri ve gücü ile fakülteye girebilirlerdi. Ali Bey, işte bu bir veya iki öğrenciden biriydi. 1987 yılına gelindiğinde, Sovyetler Birliği, esmeye başlayan “yumuşama” rüzgârları ile çalkalanıyordu. Ali bey gibi, zeki ve araştırmayı seven bir gencin, bu rüzgârdan etkilenmemesi mümkün değildi. İnsan onuruna ve haysiyetine uygun olmayan bu rejimden, bir gün kurtulmanın hesaplarını çok önceden yapmaya başlayan Ali Bey, önüne çıkan ilk fırsatı iyi değerlendirdi. Kendisi gibi düşünen birkaç arkadaşı ile birlikte “YURT” öğrenci birliğini kurdular. Birliğin amacı, Azerbaycan’ın millî hukuklarının müdafaası ve mevcut rejime karşı mücadele etmekti. Yurt öğrenci birliği, Ermeni saldırılarına karşı, ilk millî direnişi başlatan, ilk protesto mitingini düzenleyen ve on yedi gün süren (1989) meydan mitinglerinin de tertipçi gücüydü.

Azerbaycan Halk Cephesi kurulurken, Halk Cephesi’nin içinde yer alan Yurt öğrenci birliği görevini tamamlayarak, tarihe karıştı. Ali Bey, Azerbaycan Halk Cephesi kurulduktan sonra, Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nde, Azerbaycan Halk Cephesi’nin temsilcisi ve şube başkanı oldu. 1991 yılında Hukuk Fakültesini bitiren Ali Kerimov, devlet tarafından Cumhuriyet savcılığında bir göreve tayin edildi. O kendi istediği ile görevden ayrıldı ve Bakü Devlet Üniversitesi’nde hoca olarak çalışmaya başladı. Başarılı çalışmaları ile temayüz eden Ali Bey, 1992 yılının şubat ayında Azerbaycan Halk Cephesi Yüksek Meclisi’nin başkan yardımcılığına seçildi. 1992 yılının mayıs ayında, cumhurbaşkanlığı bünyesindeki, “Arazi İdare Etme Organları ve İş” şubelerinin başkanlığına getirildi. 1993 yılının nisan ayında, cumhurbaşkanının fermanı ile, Devlet Kâtibi (Cumhurbaşkanı’nın en yakın yardımcısı) görevine atandı. 4 Haziran 1993 isyanından sonra Ali Kerimov, devlet görevlerinden ayrıldı. Bu isyanın, Azerbaycan devletçiliğine karşı bir hareket olduğunu ilk defa Ali Kerimov açıkladı. 1994 yılında Azerbaycan Halk Cephesi’nin siyasî meselelerden sorumlu başkan yardımcılığına getirildi. 1995 yılında ise, birinci muavin görevine seçilerek geldi. Elçi Bey’in Bakü’ye dönüşüne kadar (1997) genel başkanlık görevine vekâlet etti. 1995 yılında miletvekili seçildi. O günden bu güne Azerbaycan Halk Cephesi Partisi Milletvekili olarak, Azerbaycan Millî Meclisi’nde görevine devam etmektedir.
 

Orkun'dan Seçmeler