Ana Sayfa 1998-2012 ABD, Telafer ve Kürt oyunu

ABD, Telafer ve Kürt oyunu

TELAFER, Kerkük’ten sonra, 500 bini aşkın % 90’u Türk olan Türkmenlerin ikinci yerleşim yeridir. Musul vilâyetine bağlı, Musul’un kuzeybatısında, Suriye ve Türkiye ile komşu, aynı zamanda bugün Kürtlerin egemenliği altında Duhok ve Zaho ile Türk olan bir çok köyleri komşu. Suriye’ye bağlı Arap ve Kürtlerin yaşadığı, Leyla Zanaların serbest bırakıldıkları günlerde Suriye’ye karşı Kürtlerin ayaklandığı “Kamışlı” ile Barzanî’nin egemen olduğu bölge arasındadır. Açılması düşünülen Habur kapısına karşın OVA-KÖY’den geçen ikinci kapı Telafer sınırında. Türkiye ve Türkmeneli topraklarını doğrudan birbirine bağlayacak bir kapı, emniyetli bir geçit yolu. Türkiye’ye çok yakın, topraklarımızın bir uzantısı.

Suriye, Irak ve Güneydoğumuz arasında bulunan bir Türk toprağı ve çok önemli bir nokta da, Suriye sınırına yakın Telafer’e bağlı olan Sincar kasabasının bulunmasıdır. Sincar, çoğu Yezidî olan yerleşim yeri, Barzanî bunların Kürt olduğu iddiasında, Telafer’den bu Kürt yerleşim yerine bağlantı kurma çabasında.

Telafer saldırısı küçümsenecek, unutulacak bir olay değil. Kürtler hayâl ettikleri topraklara katılımı sağlanırsa ki, bu girişimler bitmedi devam edecek, Suriye ve Türkiye ile doğrudan komşu olacaklar, Akdeniz’in havasını teneffüs etme, denizlerden çıkış yolunu bulma imkânlarını artıracaklar.

Bilinmelidir ki Wilson zamanından beri ABD büyük Kürdistan projesini adım adım gerçekleştirmektedir. Sevr’i uygulamak, Lozan’ı kaldırmak bu projenin bir parçasıdır.

Haritada görüldüğü gibi “Habur” kapısı, Silopi-Zaho “Halil İbrahim” ki, bu kapı, bu yol Kürt devletinin temelinin Türkiye sayesinde atılmasını, tamamlanmasını sağlamıştır.

İkinci kapı konusu yıllardan beri gündeme getirilmiş, tarafımızdan yakın bulduğumuz milletvekillerimize dosyalar verilmiş, bir türlü üzerinde durulmamış, durulamamış, ABD, yani Kürtler OVA KÖY’den Türkmen toprağından (Telafer) geçen bu emniyetli ticaret yolu, Habur giriş kapısının gelirini düşürür, Kürtler “Barzanî” iktisadî bakımdan zayıf kalır, gelişmeleri aksar. İkinci kapıyı açtırmamışlar, söyledikleri istekleri her konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye tarafından yerine getirilmiş. Telafer katliamının önemli sebeplerinden birisi, hem o topraklara sahip olmak, açılırsa kapının kendi kontrolleri altında olmasını sağlamaktır.

Sayın ulaştırma bakanımız Irak’a gidecek kamyonların Suriye’den gitmelerini veciz bir teklif ile 26.9.2004 tarihinde önermiştir. Bu dahiyane öneriden sonra Suriye yolundan gelen şoförlerimiz şehit edilmiyor, Suriye polisi tarafından dayak yedikten, tartaklandıktan sonra tutuklanıyorlar. Sayın bakanımıza bu gibi tavsiyeler yerine daha ciddî, millî menfaatlerimize hizmet eden, ikinci kapı gibi yararı olan konuları ele almasını tavsiye etmekteyiz.

Telafer, düne kadar özellikle de Türk kamuoyunun bilmediği, tanımadığı “yıllar önce Kerkük’ü tanımadığı gibi” bir yer idi, sanıldı ki ABD, iddia edildiği gibi 300 teröriste destek verdiği, barındırdığı için Telafer’e saldırdı. Hakikat öyle değil, Telafer halkı bugüne kadar hiçbir eyleme veya direnişe katılmamış, siyasî yönden Türk kimliğinde kalma çabasından başka ne Sünnî ne de Şiî olmuş, kendi yağı ile kavrulup yaşamını sürdürmeye çalışmış, yapılan baskılar, haksızlıklar, Kürtler tarafından kontrol edilen noktalarda uğradıkları hakaretler, evlere terörist arıyorum diye yapılan baskınlar, evlerinin kapılarını kırmalar, ister istemez ABD ve çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Irak ulusal kuvvetlerine karşı rahatsızlık duymalarına sebep olmuş. Yine de ne Şiî direnişi ne Sünnî kavgasına meyil veya destekleri olmamış.

Bugün Telafer işgal edilmiş, Kerkük’ün Kürtler tarafından işgal edildiği gibi.

Barzanî, Kerkük’ü Kürdistan’a katmak ve işgalden kurtarmak için gerekirse savaşırım demekte. Kimin işgalinden, Türk toprağını Türklerden mi yoksa kendi yandaşı olan Talabanî’den mi kurtaracak? Kimlerle savaşacak, Telafer’de olduğu gibi yerli halkı olan Türklerle mi?

Irak işgal edildikten sonra Kürtler Telafer içinde Müslümanlık örtüsü altında, para dağıtarak, baskı yaparak, aldatarak halkı Türklükten, inançlarından uzaklaştırmak için yoğun bir çalışma başlatmış, kendi yandaşları olan yönetimdekiler kolaylığı sağlamıştır. Bu arada da Ova Köye yakın araziler İsrail ve Kürtler tarafından alınmaya başlanmış. Bütün bu olumsuz uygulamalar Türkmen kuruluşları ve halk tarafından şiddetli tepkilerle karşılandı. (Herkes Kerkük’ü ister. Orkun: S.79. 2004), Kürtler baktılar ki propaganda, para, baskı ve korkutma Türklük inancına, toprak sevgisine etkili olmamakta, o zaman ABD’yi yalanlarla ikna yoluna gittiler ve Türkiye’nin politikacılarını da her zaman olduğu gibi uyuttular, Telafer’i kana, göz yaşına boğdular. KDP ile PKK- ABD kuvvetlerine katılarak Telafer katliamını gerçekleşmiş oldu. 300 teröristi yakalarım diye HEM DE TÜRKİYE’YE HABER VEREREK 500.000 nüfuslu bir şehre, Filistin’deki İsrail’i örnek alarak tonlarca bomba atarak sivil halkı öldürmek insanlık suçudur.

ABD, stratejik müttefiki Kürtler ile 9 Nisan 2003’te Irak’ı işgal etti, o zaman da yazmıştık, kitle imha silâhları bulamadı, çünkü yoktu. ABD, yine müttefiki Kürtlerle Telafer’i yerle bir etti, terörist var diye en az 200’den fazla insan öldü, binlercesi yaralandı, cesetler sokaklarda kaldı, aç köpekler tarafından parçalandı, TERÖRİST CESEDİNE VEYA ESİR OLANINA RASTLANILMADI ÇÜNKÜ, TELAFER’DE TERÖRİST YOKTU, OLAMAZDI, aynısı Filistin’de İsrail tarafından dünya kamuoyu ve uygar Avrupa önünde cereyan ediyor.

Kürtler neden Erbil’i, Kerkük’ü işgal ettikleri gibi Telafer’i de işgal edip hayâl ettikleri Kürdistan’a katmak için ABD’yi kışkırtıp yanlış, yalan bilgi veriyorlar:

1. Telafer buğday zengini bir toprağa sahip (Kerkük’ün petrolü, Telafer’in tarımı).

2. Telafer hayvancılık yeri.

3. Telafer halkı birlik içerisinde (içlerinde her yerde ve millette olduğu gibi Ali Kemaller elbette ki bulunur ve bulunmaktadır) olduğundan Kürtleri tedirgin etmekte, birliği uyguladıkları yöntemle bozamadıklarını anlayınca, seçim konusu da gündemde olduğu için bu yol, daha önce diğer Türk yörelerinde olduğu gibi seçildi.

4. Suriye Kürtleri ile Irak Kürtleri arasında olmaları, bu topraklar elde edilirse büyük Kürdistan’ın Irak’taki bölümü Suriye ve Türkiye ile birleşmiş ve tamamlanmış olur.

5. Türkiye’nin OVA KÖY’den açmayı düşündüğü “günün birinde mutlaka açılacak” ikinci kapı-Habur kapısına alternatif olacak, ticaret Türk bölgelerine kayacak, Habur bugünkü önemini yitirecek, maddî kaynakları yok olacak.

4.9.2004 tarihinde Telafer’de Türkiye, Kürt peşmergeler ve PKK militanları ABD desteğinde karşı karşıya idi, ırkdaşlarımız acımasızca öldürülüyor, Türkiye her zamanki gibi suskun ve yatıştırıcı, yağan bombalar kamuoyundan saklanmaya çalışılıyor, İTC kanalı ile “ABD ile Türkmenler arasında bir çatışma yok” her taraf kan içinde, onlar bu demeci veriyorlar. 2. ve 3. gün katliam devam ediyor, bazı TV ve gazetelerde, TÜRKMENELİ İNSAN HAKLARI Derneği adına yayanladığımız basın bildirilerinden, ABD büyük elçiliği önündeki protestodan sonra, Dış İşleri iş işten geçmiş, yüzlerce ölü, binlerce yaralı, şehir harabe hâline dönmüş, halkın çoğu kaçmış, “Saldırılar kesilmez ise ABD ile Irak’ta her türlü işbirliğini sona erdireceklerini” açıklıyor Dış İşleri sayın Bakanımız.

Merak ediyorum hangi işbirliğini:

– İncirlik Üssü’nden kalkıp Türk Telefer’i yerle bir eden ABD uçaklarının ikmal ve bakım işbirliğini mi?

– Yoksa işgal kuvveti ABD askerlerine malzeme götürmek zorunda olan ve hunharca katledilen şoförlerin gitmesini engellemek mi?

– Veya oluşmakta olan, yalnız adının ilânı kalan Kürt bölgelerine ticaret adına hâlâ servet, alt yapı sağlamaya, Süleymaniye havaalanı yapılmasına yardımı kesmek mi?

– Veya bilmediğimiz, üzerinde hassasiyetle durdukları ve yakından takip ettikleri başka şeyler mi?

Hangi işbirliğini sona erdirecekler, 1000 kadar BARIŞ İZLEME GÜCÜNÜ Erbil’den Köysancak’tan çekmek ile işbirliğini sona erdirdiler bile.

Millî menfaatlerimiz doğrultusunda ne iş birliğinin yapıldığını bilmek hakkımızdır. Türkiye’nin bugüne kadar ne Irak ne Türkmen ne de Kürt politikası olmuş, olaylar ortada. PKK hayalet değil gerçek olarak varlığını sürdürüyor. Batman’da, Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın posterleri her yerde. Bağdat Büyük Elçiliğimizin duvarına bile astılar.

1. Tezkerenin reddi. Kürtleri ABD’nin stratejik ortağı hâline getirdi ve Türkiye Irak’ın siyasî yapılanmasından dışlandı, silindi. 2. Tezkere, Kürtlerin isteği, tehdidi, Barzanî’nin meydan okuması ile askıya alındı ve ondan sonra gel Talabanî, git Barzanî gönül almalar, yardımlar, en önemlisi de Türkiye’nin bütün kırımızı çizgileri yok oldu, yok sayıldı, çuval ile de direncimiz ölçüldü, kırıldığına inanıldı. Telafer’in işgali de kurulması plânlanan Kürdistan’ın gerçekleşmesi için kırılan Türkiye’nin son direnci idi.

Telafer olayı Türkmenlerin ve de Türkiye’nin Irak ve Türkmen politikası üzerinde ciddî olarak düşünülmesi gerektiğini gösterdi. Yüzlerce Türk öldürüldü, soykırım uygulandı, Kürt kardeşlerimize daha önce yardım ettik, bugün de Türkmen kardeşlerimize yardım edeceğiz demek her iki unsuru bir tutma anlamına gelir, Diyarbakır Belediye Başkanının PKK ve Türkiye’ye aynı mesafedeyiz demesine benzer. Halbuki onlar kandaşımız, ırkdaşımızdırlar, görmezlikten gelemeyiz, canımız çiğerimiz Kürtler değil Türkmenlerdir. Türkiye Türkmenlerden kendini uzak tutamaz, açık net, bir gün önce tavrını, büyüklüğünü ortaya koymalı, lâfla, demeç vermekle olmaz, gerçekler ortada.

Telafer ne yazık ki göz göre göre işgal edildi, nasıl ki Erbil yıllar önce, Kerkük yakın zamanda bütün yöneticileri ABD tarafından Kürt olarak tayin edilerek işgal edildiyse, Telafer’in de yöneticileri Kürt ve işgalcilerin yanlısı olarak tayin edildi.

Kerkük barut fıçısı, her an patlamaya hazır. Ya Diyarbakır, İsveç Dış İşleri Bakanı hanımefendi evvelâ Diyarbakır’ı ziyaret ediyor, sonra Ankara’ya geliyor, İngiliz Dış İşleri Bakanı ise Kuzey Irak’a gidiyor, sonra Ankara’ya teşrif edip görüşüyor. Bu iki yetkili ve etkili zatlar eminim ki AB ve Türkiye’yi konuşmuşlar!

Kerkük, Sayın Dış İşleri Bakanımızın buyurduğu gibi KÜÇÜK BİR IRAK DEĞİL, orası Türk toprağıdır, üzerinde yaşayanlar, kanlarının son damlası akana kadar kutsal topraklarını koruyacaklardır, buna yemin etmişlerdir.

 

Orkun'dan Seçmeler