Ana Sayfa 1998-2012 Tanzimat ve Avrupacı Uyum Yasaları Fermanı

Tanzimat ve Avrupacı Uyum Yasaları Fermanı

Avrupa Birliği’ne uyum yasaları TBMM’den süratli bir şekilde, detaylı tartışma olmadan, kararlaştırıldığı gibi, kabul edenler, etmeyenler, kabul edlmiştir. Kabul edildi, şeklinde geçmiştir.

Gazeteler haberi bayram, Türkiye’nin kurtuluşu olarak manşetten verdi. Köşe yazarlarından bazıları müspet oy veren milletvekillerini kahraman, kurtarıcı, vatanperver, tarihe geçen altın adamlar olarak ilân etti. Aksi oy kullananlar yerden yere vuruldu onlar hakkında denmedik söz kalmadı.

Beni ve her milliyetperveri derinden üzen, Kıbrıs’ı, Türk ve dünya kamuoyuna tanıtan merhum Sedat Simavi’nin gazetesinde “Biji Türkiye” başlığının iftihar edilerek yer almasıdır.

PKK bugünkü ismiyle KADAK, TBMM’nin aldığı kararlarla istediklerini gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne kan dökerek ihanet eden, yabancılarla iş birliği yapan kişi hakkında, bağımsız mahkemelerimizin verdiği karar kalkmıştır. Bu vatanın bir parçasına zorla sahip olmak isteyenler, kendi aralarında anlaşamadıkları, dil dedikleri bir lehçeyi, ana dilde eğitim ve yayın yoluyla hâkim kılarak azınlığa dönüşmek istemektedir.

Uyum yasalarının, iddia edildiği gibi iyi tarafları olabilir: çağdaşlık, demokratikleşme gibi. Öte yandan geçmişte olduğu gibi, “uhuvvet, adalet, müsavat”, Avrupa’ya uyum, Avrupalı (yani medenî, çağdaş) olmak yerine, etrafımızda dönen, döndükçe pisliklerini üzerimize sıçratan TRENİ kaçırmamak için AVRUPACI olmak. Tarihimizi hatırlamamız, Tanzimat dönemlerini iyi okumamız, oldu bittileri, millî menfaatlerimiz doğrultusunda değerlendirildikten sonra karar ve kanaat sahibi olmamız doğru olurdu.

Önümüze konulan bu yasalar yıllar önce Osmanlı’nın parçalanması için hazırlanan, zamanı geldikçe Türk’ün önüne konulan yasaların, fermanların benzeridir. Bu yasalar kaygı vericidir, büyük tehlikeler taşımaktadır. Eller toprağımıza, millî değerlerimize, bütünlüğümüzün içine uzanmış, kolumuza, kanadımıza yapışmak yollarını aramaktadırlar.

Uyum yasaları, yani Tanzimat. Tanzimat; sıralama, dizme, ıslah, düzen, yeni düzen anlamına gelir. Tanzimat, XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan ıslahat için kullanılan bir deyimi, aynı zamanda bu ıslahatların yapıldığı dönemi ifade eder. Şimdiki uyum yasaları ve bu dönem, Tanzimat dönemini ve sonrasında olanları hatırlatır.

AB uyum yasaları içinde kabul edilen 4 önemli madde, Türk insanının Türklüğünü tehlike karşısında bırakan maddelerdir.

Tanzimat Fermanı, Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Bahçesinde (Gülhane Hatt-ı Hümayûnu) 3 Kasım 1839’da okundu ve ilân edildi. Fermanla devlet idaresinde yenilikler, vergilerin düzenlenmesi, nüfus tespiti toprak tanzimi, adlî sistemin yenilenmesi, hukukî hakların tanınması, din ve mezhep farklılıklarının yeniden düzenlenmesi, memur haklarının tanınması, sanayi alanında tedbirler, gayri Müslim tebaaya hukukî haklarının tanınması bu ve buna benzer çağdaş medeniyete uygun birçok düzenlemeler getirilmekte idi. Bunların yapılması için de Avrupa ülkelerinde uygulanan sistemleri, ilerlemeleri öğrenmek için çalışmayı ön plânda görmekte idi.

Getirilen bu yenilikler, eğitimde, ilimde, hukukta ve diğer alanlarda halkı belki rahatlattı, sevindirdi, ama kısa süre sonra özellikle de siyasî alanda pürüzleri ortaya çıktı. Tebaa denilen azınlıkların yarattıkları problemler, dış ülkelerin de desteklemesi ile, iç işlerimize müdahaleleri doğurdu. Tanzimat Fermanı’nı hazırlayan Mustafa Reşit Paşa günün birinde, “Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi tebaası (azınlık) üzerinde hâkimiyet ve nüfuzunun sarsılmasına, devletin dağılmasına zemin ve imkân hazırlamış oldu. Bazı siyasîlerimizin uyum yasaları için söyledikleri gibi.

TBMM’de uyum paketini kabul ederek idam, ana dilde eğitim, yayın ve vakıflar kanununa evet diyen ALTIN adamlar, isimlerinin saklanmasını tavsiye eden köşe yazarları, makus tarihî gerçekler karşısında evet deyip, uyum paketini destekleyenler, isimlerini saklayanlar ilerde tecellî edebilecek bazı gerçekler karşısında ne diyecekler? Türk milleti o durumlara düşmez, ama zor günler yaşayabilir. Korkumuz yok. Başımızda sonsuza kadar bu şanlı Türkün, Türkiye’nin, Türk dünyasının koruyucusu ORDUMUZ varken bu toprak bölünmez. Hayâl içindekiler, düşlerinin denizinde yüzerek ummana dökülürler.

Tanzimat döneminde, Fermanda ön görülen düzenlemeler (uyum) tam olarak uygulanamadı. Bilinçsiz verilen bazı haklara, yabancı devletlerin kışkırtması da eklenince, imparatorluğun bir çok yerinde isyanlar, ayrılmalar oldu; Lübnan’da, Balkanlarda, Mısır’da. Malî sıkıntılar da eklenince, ticarî, malî, askerî anlaşmalar yapılmak zorunda kalındı. Bu durumlar Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahaleye kadar vardı. İMF ve AB’nin geçmiş atalarından ne farkı var? Bugün onlar da aynısını yapmıyorlar mı? İç işlerimize karışmıyorlar mı?

Tanzimat Fermanı’ndan sonra, Islahat Fermanı bu konuları düzeltmek için (1855-1856) ilân edilir. Avrupaî sistemin daha iyi yerleşmesi amacıyla, yabancı elçiliklerin içinde yer aldığı bir komisyon tarafından Paris Antlaşması’nda yapılacak müzakerelere esas teşkil edecek şekilde hazırlanır. Fermanda gayri Müslim tebaa (azınlıklar) ın bütün hak ve özgürlüklerinin korunması yanında yabancı misyonerler de kendi siyasî ve iktisadî çıkarlarını elde etmiş olurlar.

Âli Paşa, İngiltere Büyükelçsi Stratford’un değiştirilmesi için İngiliz Hükûmetine yolladığı mektupta, elçinin devlet işlerine müdahalesinden, yalnız bakanların değil, küçük memurların azil ve tayinlerine bile karışmasından ve tavsiyelerde bulunmasından şikâyet etmekteydi. Diğer elçilerin de aynı şekilde işlere karıştığını yazmaktadır. (Bugünkü İMF, K. Fogg gibi!).

İmparatorluğun birçok yerinde isyanlar başlar. Bu da Avrupa ülkelerinin hem iştahını kabartır hem de isteklerini artırır. (Bu istekleri bugün dahi bir türlü bitmiyor).

Bu örnekleri vermeye çalışalım:

1. Avrupa kıtasında yaşadıkları için adlarına Avrupalı denilen bu insanlar, fikren ve zikren Osmanlı’nın yani Türk’ün varlığından, dostluğundan hoşlanmamışlardır. Osmanlı, İslâmiyetin koruyucusu durumuna geldikten sonra, Hristiyanlar Müslümanlardan yani Türklerden bir türlü hoşnut olmamışlardır. Türk’ü her zaman küçük, zayıf düşürmek için ne lâzımsa onu yapmaya çalışmışlar, kiliseler de bu işlerde her zaman yardımcı olmuştur.

Tanzimat ve Islahat yasalarından (Ferman) sonra topraklarımızdan kayıplarımızın olduğunu görmekteyiz.

2. Uyum yasaları, dün olduğu gibi bugün de topraklarımızda gözü olanlar, bunu isteyenler tarafından önerildi, önümüze konuldu. Biz de uyduk. Hem de TBMM’nin kararı ile. 200 yıl önceki fermanlar gibi.

Düşünülmedi; Almanya’da, Belçika’da veya Fransa’da ana dilde eğitim, yayın isteyen bir toplum var mıdır? Bu toplumun, o ülkelerden kopmak ve toprak almak talepleri var mıdır? Türkiye’de nerden baksan 20 yıldır kan döken, Türk milletini düşman sayan, 50 bin insanımıza mal olan vatan hainleri var. Vakıflar (azınlık vakıfları) Kanunu çıkar çıkmaz hemen, zaman geçirmeden, nasıl ki ana dil için kollar sıvandı, basın destek verdi, kurslar için müracaatlar yapıldı, öğretmenler dışardan ithal edildi ise, 30 Ağustosta Sezen Aksu’nun, Kürtçe, Ermenice, Rumca, İbranice şarkılar okuduğu konserinin ardından, ambleminde “Türkiye Türklerdir” yazılan gazetenin birinci sahifesinde “kanun meclisten, uygulama Sezen’den, işte Türkiye’nin mozayiği” başlığını gördük. Türkiye’de azınlıkların sayısı 5 ile 10 bin arasında belki olabilir, bu gidişle Kürtleri de azınlık durumuna sokmak isteyenler var, bu da bilmediğimiz başka bir oyun!

Barzanî , Kerkük’ü istemektedir, AB’ye giriş yolumuzun Diyarbakır’dan geçtiğini ilân ederek PKK’yı sandık başına davet edenler, uyum yasalarına evet diyenler vatan hainlerine cesaret vermişlerdir. Türk Diyarbakır’ın bir etnik gruba ait olduğu mu söylenmek istenmektedir? Barazanî’ye kırmızı pasaport verilerek destek sağlanmış, o da bugün “Kerkük Kürt toprağıdır, bizimdir” diyecek kadar ileri gitmiştir. Hazırlanan federasyon taslağındaki (bu taslak 1992’de kırmızı pasaport verilmeden önce hazırlanmış) haritaya da Kerkük’ü, Diyarbakır’ı katmışlardır.

AB müzakere takvimi vermeden (verecekleri de yok, arkası uzadıkça uzayacak, istekleri bitmeyecek, 200 yıl önceki plânları, düşünceleri Lozan’ı hiçe sayıp SEVR’i hortlatana kadar sürecek) ona yardım eden “muhipler”, bölücü vatan hainleri, şarkılarda mozaik lâfları edenler sevinmesin. Uyum yasaları, hiçbir Türk vatandaşına zarardan başka fayda getirmediği gibi AB de bizi “klüp’e” almaz. Yasaların uygulanmasını isteyecekler, Islahat Fermanı’ndaki “UYUM”ların uygulanıp uygulanmadığını kontrol için bunu takip eden raporu yazan yabancılardan oluşan bir komisyonun kurulmasını şart koşacaklar, daha neler ve neler. İnşallah bu fermanlardan (uyum) sonra Osmanlı’nın çektiği sıkıntıları yaşamayız.

Bu yasalar, birçok akımların esmesine zemin hazırlamıştır. Tarih bu vekillerin evlâtlarına soracaktır, babalarınız ne uğruna EL kaldırdı?

Endişelerim var; Kuzey Irak’ta Kürt Devleti veya yasası hazırlanmış Federasyon ilân edilirse ne olur. Türkiye’deki siyasal Kürtlere, şanlı bayrağımı yere atanlara gün doğar.

Tanrım, GÖK TANRIM, sen TÜRK’ü bu gafillerin gafletinden koru.

SONUÇ:

1. Kürt devleti kurma girişimleri sürecek, sonunda Türkiye’de bu gafillerin yüzünden, uyum yasalarının getireceklerinden ciddî sıkıntılar olacak. Ordunun baskı altında kalmasına neden olunacak. ABD, Lozan Antlaşması’nı imza etmemiş, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne herhangi LÂFTAN başka bir taahhüdü yok. Wilson prensiplerinde Türkiye’nin topraklarında Ermenistan, Kürdistan devletlerinin kurulması öngörülmektedir. ABD onu bilir, ona inanır, onu yapmaktadır.

2. Barzanî Türkiye’den korkar, ama halkına da kahraman gözükmek ister. Babasının ve kendisinin amacı Kerkük’e sahip olmak, Kürt devleti kurmaktır.

3. Talabanî, dürüst ve inandırıcı değil. Verdiği demeçler bunun kanıtıdır. Siyasîlerimizin, özellikle de askerin sözüne inanmadığından eminim. Kendisini bir devlet başkanı gibi görmektedir, Türkiye bizim müttefikimizdir sözü, bir devlet başkanı pozunda söylenmiştir. Barzanî ekibi siyasal Kürtçülerle öteden beri iyi ilişkiler içindedir. Konuştukları acaba yalnız kendi fikri midir? Yoksa bütün Kürtlerin adına mı konuşuyor? Sözler verip PKK’nın affını istiyor. Bu kuvveti ve desteği kimden alıyor acaba?

4. Güneydoğumuza çok iyi dikkat etmek lâzım, Öcalan hâlâ birçokları için lider ve kahraman durumundadır, uyum yasalarından sonra taşkınlıkları artabilir.

1. İslâm Ansiklopedisi – cilt 11.

2. Yeni Rehber Ansiklopedisi.

3. Meydan Larousse Ansiklopedisi.
 

Orkun'dan Seçmeler