“Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu bir siyasî ve sosyal toplumdur” (Medenî Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları-Ayşe Afet İnan 1969 Türk Tarih Kurumu Yayını sayfa 18.) “Millet, dil zümresidir. Millet bir dil ile konuşan fertler toplamıdır… Din, ahlâk, hukuk, siyaset, iktisat, bilim gibi bütün sosyal faaliyetlerin yegâne cevheri dildir. Bu faaliyetlerin kıymet bulması, dilin önem kazanması demektir… Dil, sosyal hayatın zemini, mâneviyatın, kültür ve medeniyetin temelidir.” (Ziya Gökalp-Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak, sayfa 24, 50, 55). “Türk milletinin dili Türkçe’dir Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır… Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felâketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hâtıralarının, çıkarların ın, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir”. (Medenî Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları-Ayşe Afet İnan- 1969- Türk Tarih Kurumu Yayını sayfa 352.)
Anayasamızın 1. maddesinde “Devletin şekli”, 2. maddesinde “Cumhuriyetin nitelikleri” düzenlenmiştir. Anayasamızın 3. maddesine göre; “Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklâl Marşıdır. Başkenti Ankara’dır.” Anayasamızın 4. maddesine göre; “1, 2 ve 3. maddeler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” “Yerel dillerin, resmî dil yerine ortak iletişim ve çağdaş eğitim aracı olarak tanınması olanaklı değildir…” (Anayasa Mahkemesinin HEP kapatma kararı-sayfa 199)
Bütün bu gerçeklere rağmen; bölücü örgüt ve yandaşları, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olan Türk devletinin ve Türk milletinin engin sabrını zorlamaya devam ediyor. Bu defa sahnelenen oyun, “Kürtçenin dil olarak kabul edilmesidir”. Bu oyun bölücü tehdidin bir parçasıdır. Bu oyun “Siyasal çözüm, demokratik çözüm söylemleri ile, İnsan Hakları maskesi altında bölücü tehdidin amacına ulaşması” için oynanmaktadır. “Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan, Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz” (Atatürk’ün Adana Seyahatleri-Taha Toros-sayfa 13.) Bilinmelidir ki; İmralı’da sefa süren vatan haini bölücü başı Kürt asıllı değildir ve tek kelime de Kürtçe bilmez. (Dr. Atilla Şehirli-Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri ve Devletin Aldığı Tedbirler-Burak Yayınları sayfa 232, 233, Oktay Pirim-Süha Örtülü-PKK’nın 20 yıllık öyküsü, Boyut Yayınları- sayfa 121, 125, 126.) Ülkemizde 16 yıl süren bölücü terörde çekilen acılar malûmdur. Peki, bu kanlı sürecin kime ne faydası oldu?.. Kürt kökenli insanlarımızdan bir kesiminin Türkçe bilmediği, okuma yazma bilmediği bir gerçek iken Kürtçe eğitim ve yayın talepleri bu insanlara karşı da bir kötülük değil midir? 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’na göre; Türkiye’deki azınlıklar gayrimüslimlerdir. Bunun dışında azınlık yaratma gayretleri vatana ihanet değil midir?..
Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olan Türk devletinin ve Türk milletinin vatan haini bölücülere karşı uyanık olması, gerekli tedbirleri zamanında alması, oynanan oyunları boşa çıkarması elzemdir. Aksi durum; Türk Devleti ve Türk Milletinin varlık nedeninin sona ermesidir. “Ulusun tekliği ve bölünmezliği ilkesi, bütün özgürlüklerin ve siyasal ve kültürel çoğulculuğun sınırlarını belirlemektedir.” (Atilla Nalbant-Üniter Devlet, Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye-Yapı Kredi Yayınları-sayfa 176.)