Üzerinden neredeyse bir ay geçmesine rağmen, seçim sonuçlarıyla ilgili yorumlar ve tartışmalar devam ediyor. % 47’lik şok kolay kolay atlatılacağa benzemiyor. Tartışmalar da daha ziyade bu oranın sonuçları etrafında dönüp dolaşıyor. Meclis başkanlığı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin patırtısı gürültüsü de diğer gelişmeleri gölgeliyor.
Bizce üzerinde dikkatle durulması gereken konulardan biri, bölücülükle demokrasinin nasıl bağdaşacağıdır. Herkes biliyor ki, Türkiye’nin doğusunu ve güneydoğusunu hedef alan silâhlı bir terör hareketi 23 yıldan beri sürüp gidiyor; cana, mala, huzura kastediyor. Türk Silâhlı Kuvvetleri ve güvenlik güçleri, bölücülükle başa çıkabilmek için büyük gayret gösteriyor, şehitler veriyor, masraf ediyor. Ama, bu hareketin kökü bir türlü kazınamıyor. Çünkü, sınır ötesindeki Kürt muhtar bölgesi bu çetecilere kol kanat geriyor. Bir takım Avrupa ülkeleri de, onları ellerinden gelen bütün imkânlarla destekliyor. Karanlık yollardan finans sağlanıyor, bu işle uğraşanlar yakalanıp salınıyor, siyasî yönden de Tür kiye üzerine baskı yapılıyor. Avrupa, bölücülüğü görünüşte terör hareketi ilân ediyor, fakat gerçekte bağımsızlık savaşı olarak görüyor. Onlara göre, mazlum Kürtler Türk baskısına karşı koyuyorlar ve bu meşru bir haktır. Amerikan silâhlarının terörün eline nasıl ulaştığı ise meydana çıkmıştır, hiçbir inkâra, hiçbir tevile yer vermeyecek şekilde ispatlanmıştır. ABD’nin bu yoldaki cılız itirazları, sonunda, meselenin inceleneceği noktasına gelmiştir. Buradan da bir adım dahi ilerleme olmayacağı kesindir.
Terör örgütünün, Türkiye içinde de müttefikleri, taraftarları ve uzantıları bulunmaktadır. Basında, yargı cephesinde, bürokraside ve siyasette bunların örnekleri görülüp sezilmektedir. “İnsan hakları, evrensel değerler ve demokrasi” gibi kavramlar istenildiği gibi ezilip büzülerek, terörün himayecisi hâline getirilmektedir. Bir siyasî parti ise, defalarca kapatılıp değişik adlarla yeniden açılmasına rağmen teröre arka çıkmaktan, hattâ onun sözcülüğünü yapmaktan kaçınmamaktadır. Bu partinin sözcüleri, İmralı mahkûmundan “sayın” diye söz etmekte, bir takım avukat cübbeli adamlar bu mahkûmun talimatlarını terör örgütüne ulaştırmayı üstlenip bunu savunma kutsallığı ile cilâlamaktadır. Bu partinin kongrelerinde PKK’yı destekleyen afişler açılmakta, sloganlar haykırılmaktadır. İçlerinde hiçbir yönetici, PKK terörünü açıkça kınamamaktadır. Partiye mensup bazı belediye başkanları, Mehmetçiğe kurşun sıkarken can veren teröristlerin cenazelerine belediye vasıtası tahsis tmekte, hattâ onların merasimle gömülmelerine öncülük yapmaktadır. Bu saydıklarımıza, hiç kibenziyorlar.msenin itiraz edeceğini zannetmiyoruz.
1991seçimlerinde terörist destekçilerini listesine alıp Meclise girmelerini sağlayan SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, sonradan pişman olduğunu açıklamıştı. Ama ne fayda!
Aradan bunca zaman geçti, köprülerin altından çok sular aktı, ama geldiğimiz nokta aynı: DTP Mecliste. Hem de eskisinden daha kalabalık olarak. İçlerinde, kökü malûm İnsan Hakları Derneği’nin eski yöneticileri, terör örgütü üyesi olmak suçundan hapiste yatan militanlar, üstü kapalı komünist partinin eski başkanları da dahil olmak üzere.
Şimdi manzaraya bakınız: PKK terörü, yollara mayın döşeyerek, baskın yaparak, ateş ederek vatanı savunan gençlerimizi şehit ederken, bu örgütün siyasî temsilcileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendilerine tahsis edilmiş odalarında oturarak, sekreterleri kullanarak, ücretsiz haberleşmeden yararlanarak amaçlarına doğru adım adım yürüyorlar. Buna hangi vicdan isyan etmez?
Yeni seçilen terör uzantıları artık gayet barışçı, demokratik, yumuşak tavırlar sergilemeye çalışıyorlar. Bunun bir taktik olduğu şüphesiz. Eski hatalarından ders almışa benziyorlar. Böyle sahte görüntülere aldanmamak lâzım. Terörle mücadele eden bir ülkenin parlâmentosunda terörle bağlantılı kimselerin bulunmasındaki gariplik kolay izah edilecek gibi değildir. Demokrasi, bizzat demokrasiyi yıkmak, vatan topraklarını parçalamak, şeriatı hâkim kılmak için bir araç olarak kullanılamaz. Buna müsaade etmek, olmadık felâketlere zemin hazırlamak anlamına gelir. Çok dikkatli olmalıyız, çok.



