Düne kadar Kerkük, kardeş şehridir, içinde Araplar, Türkler “Türkmenler”, Kürtler, Âsûrî ve Keldanîler yaşar, bu şehir, içinde yaşayanlarındır, siyasî ve etnik yapısı hakkında kararı onlar verir, %32, 32, 32 ve %4 tezi ile bir de özel statü modası ortaya çıktı. Her zaman olduğu gibi, milliyetçi kimliğini her şeyin üstünde tutanların dışında, başta İTC olmak üzere bu isteğin savunucusu kesildiler, aynı zamanda halkın tam olarak kavrayamadığı, bu yüzdeler ve özel statülerin ilerde nelere mal olacağı hususunda aydınlatılmadıkları için, bilemediklerinden bu statüyü Türkmeneli TV’de hazırlanan propaganda amaçlı programlarda dinleyip ister oldular. Ve Irak çalışma grubuna gönderilen mektupta önerilen 18 vilayet veya bölge formülü. Her gün yeni bir çözüm!
Irak’ın kalmayan toprak bütünlüğünü, Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin hâkimiyeti yokmuş gibi, oraları, yani Duhok, Erbil ve Süleymaniye’yi Irak’ın topraklarında değil de başka bir coğrafyada imiş gibi kabul etmek, ABD VE TÜRKİYE’nin yardımları ile kurulan Kürt Devleti’ni bir tarafa bırakıp hâlâ bütünlüğü istemek, savunmak, yer altı kaynakları ile ayrılan, ayrılması için çalışılan toprakları görmezlikten gelmek,Türk varlığının gelişen bu devletleşme içinde erimesine, parçalanmasına bir adım yaklaşarak hergün üretilen yeni, tutarsız politikalarla oyalanmak, Irak’ın toprak bütünlüğünün bölünmesini, Kürtleri bir kenara bırakıp yalnız Şiî, Sünnî bölgelerinin ayrılması şeklinde algılamak ve Irak’ın bölüneceğini bu şekilde görmek ve yorumlamak, ne ifade eder? Üzerinde düşünülmesi gereken cevapsız, ama bu statü gibi maksatlı ortaya atılmış istekler değil de, nedir?
Kerkük’e özel statü isteyen Türkiye ve Türkmen kuruluşları, Kerkük derken, bizlerin içinde, fikrinde ve benliğinde yeşermiş, derinliklerine işlemiş, bütün Türkmeneli topraklarının simgesi, kalbi, Kâbe’si hâline gelmiş, ata toprağını mı? Yoksa Telafer’den Mendeli’ye kadar uzanan toprakları içine alan, almakta olan adına bugün Türkmeneli dediğimiz bu simge isimin topraklarını mı kastediyorlar? Bu basiretsizlik içinde olanlara diyeceğimiz çok şey var. Bütünlük için çalışmayanlar Türkmenlerin bölünmesini sağlar, bölünmeler olur ve artar.
Bu istek gerçekleşirse, Kerkük şehir merkezine daha önce bağlı iken, Saddam döneminde Selaheddi (Tikrit)’e bağlanan Türkmen yerleşim yerlerinde, Telafer’de, Musul’a bağlı olan köy ve kasabalarda yaşayanlar arasında bölünme kopma olmaz mı? Türklüğün kalbi, siyasî, edebî merkezi ve kaynağı olan Kerkük’ten uzaklaşma, hatta dışlanma olmaz mı? Olursa neler olur?
Türk toplumu parçalara ayrılır, bugünkü siyasî gelişmeler içersinde olan Kerkük şehir merkezi Kürtlere geçer, istenilen gerçekleşir, Türkmenler demokratik çözüm, Irak’ın bütünlüğü, efendilik, devletler, medeniyetler kurma hayâli içersinde yüzerlerken, ATA toprağı elden gider ve ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı yapmış Yakışıksız bir zat çıkar “Aslında Irak’taki Türkmenler Türk kimliklerini öne çıkarmıyor, onlar için önemli olan sûnnî ya da Şiî olmalarıdır. Halbuki Kürtler için Kürtlük bilinci ön sıradadır. Türkmen sayısı da zannettiklerinden daha azmış, yüksek okul okumuş Türkmenler ise tam bir Irak aydını olarak Irak halkı ile bütünleşmiş ve Türklüklerini de ikinci plâna atmışlarmış ve bütün bunları da yeni öğrenmişlermiş.” Türkiye Devleti’nin başında olan bugünkü iktidarın bundan önceki Dışişleri Bakanı Sayın Yaşar Yakış’ın bu sözleri, bugünkü iktidarın fikridir, zikri Sayın Yakış’a verilmiş, o da Türkmenlere bunu yakıştırmış, daha önce Sayın Başbakan’ımın buyurdukları gibi “Türkmenler beceremedi”, ama Kürtler sayemizde her şeyi becerdiler.
Sayın Yakış’a diyeceğimiz şu, Allah Türkiye’mi ve Türk dünyasını küçümseyen ve tanımayanlardan korusun. Umarım ki 1920’lerden bu yana Türk oldukları için, topraklarının Türklüğü uğruna binlerce şehit veren, bugün dahi siyasîlerimizin gözleri önünde vermeye devam eden Türkmenler bu demeçleri duymamış olsun.
Türkiye’nin, millî çıkarlarımızı ön plânda tutacak Irak veya Türkmen politikası yok, Türk milletinin ıstırapları şanlı ordumun bugün için belki kapalı görülen, yarın kesin açılacağı gözleri önünde göz ardı edilmiş, önemsenmemiş, üzerinde durulmamış, durulmadığı gibi, ilerisi düşünülmeden özel statü gibi fikirler ve her gün yeni öneriler ortaya atılarak, yapılan yayınlar sonucu Türkmenler buna inandırılmış.
Özel statü Türkmenleri bölen, parçalara ayıran, gerçekleşmesi mümkün olmayan, sadece oyalamaya yarayan bir projedir, eğer buna proje deniyorsa.
Bütün imkânları kullanma yetkisine sahip olan Türkmen siyasî partileri, hayâlî, gerçekleşmesi mümkün olmayan bu ve buna benzer sözde projeler yerine, iş işten geçmeden gerçekleri görüp toplumunun bütününe sahip çıkma yollarını bir an önce aramalı, ortaya koymalı. Telafer bir imha hareketi karşısında iken, siz yüzde yüz Türk olan topraklarınızdan ayrı, bölgesel bir çözüm için hem de, Türklüğü uğruna binlerce şehit verdikten sonra, ortak bulmak, yalvara yalvara gelin uzlaşalım demek, sindirilecek bir davranış değil.
Biz Irak’ın içişlerine karışmayız, halkı karar verir diyen Türkiye, elbette bu öneriyi ortaya atar ve destekler. Ve elbette Sayın Yakış, her ne kadar haksız bazı eleştirilerde bulunsa da: “Türkmenler Türk kimliklerini öne çıkarmıyorlar, Kürtler için Kürtlük bilinci ön plândadır”, demesi, düşündürücüdür ve ben hâlâ fiilen bölünen, içinde Kürditan kurulan bir Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyorum veya atalarımın toprağını işgal edenlerle ortaklık arayışı içine girme yollarını arıyorum demekse, daha çok düşündürücüdür.
Peşmerge’yi milis kuvvet saymayan, kurulan Federe Kürt Devleti’nin, Irak’ın toprak bütünlüğünü iki parçaya böldüğünü, Türkiye ve Türkmen kuruluşları hâlâ görmezlikten gelirlerse, bu gidiş onu göstermektedir, 2007 yılında yalnız Kerkük gitmez, Türkmen topraklarında, Irak’ın genelinde, Irak’ın ve çevresindeki ülkelerde başta da Türkiye’nin iç güvenliğini çok yakından ilgilendiren olayların artacağı bir dönem olacaktır.
Bu durumları iyi değerlendirip, bazı Türkmen şahsiyetlerinin, geçte olsa dile getirdikleri, mâdem kukla Irak Devleti halkının güvenliğini sağlayamıyor, Telaferlinin feryat ettiği gibi “Kardeşim evden Irak güvenlik kuvvetleri tarafından alındı, bu kuvvetlerin çoğunluğu Kürtlerden oluşmakta, üç gün sonra cesedini bulduk, cesedin her tarafında darp izleri vardı, dövülerek öldürülmüştü, ben kimi kime şikayet edeyim?” Acılı Telaferli, ülkesinin, silâhlıların elinde olduğunu bu feryadı ile dile getiriyor.
Gerçek şu, Türkmenlerin dışında bütün grupların silâhlı gücü var, başta Kürtler, tankından tutun uçaksavarlara kadar silâhlı, Türkmenler hâlâ maşallah, inşallah ve Kerkük’ün demografik yapısının değişmesini kabul etmeyiz, referanduma katılmayız, özel statü veya 18 vilayet çözümü ve günlerce yazılan mektuplar övgüyle tartışılırken, hiçbir yaptırıcı etkisi olmamakta ve Türkiye çok net ve açık olarak biz Irak’ın içişlerine karışmayız demektedir.
ABD ve Türkmenlerin bulunmadığı, yer almadıkları Irak muhalefeti tarafından hazırlanan geçici Irak Anayasası’nda özel statü yer almıştı, yeraltı kaynaklarının paylaşım maksadı ile konulmuş. Türk kimliğine zarardan başka hiçbir faydası olmayan, bu sözde çözüm, Türk toplumunu böler, Kerkük, Türk şehri olmaktan çıkar, kısa zaman sonra tamamıyla Kürt şehri olur, Kürtleşir, gidiş bunu göstermektedir.
Mevcut Irak Hükûmeti halkını koruyamıyor, hergün yüzlerce insanın öldürüldüğü ortada, bir an önce “TÜRKMENELİ” toprağının bütünlüğü doğrultusunda amaçlarını, Türkiye’nin çelişkili, yanlış politikasına bağlanmadan ortaya koymalı ve gerçekleştirmeli, Türk kimliğinin korunması yüceltilmesi içinde güçlenmeli.
Bu eylemli düşünce, sevindiricidir ki, Türkmeneli TV’de tartışılmakta ve önerilmekte, hatta geç kalındığı ifade edilmekte. Umarım Türkmen aydınlar ve siyasî mahfillerde canla başla, tehlikeler içinde çalışanlar, belli güçlerin itirazına rağmen, ilk önce Türkmeneli topraklarının bütünlüğünü, Türklüğünü ön plânda tutarak, halkına bunun önemini anlatarak çalışmalarına hız verirler. 2007 yılının bölünme ve kayıp yılı olmamasını temenni ederim.
Dilde, fikirde bir olan, bütün siyasî kuruluşlar bir ağızdan İş birliği içinde, bütün Türk yerleşim yerlerinde Kürtlerin veya Arapların ortaklığı istenmeden, Türkler (Türkmen) tarafından yönetilmesini ısrarla, gerekirse başkalarının yaptığı gibi oluşturulacak güçle istenmelidir. Bundan kaçış yok, ya var olunacak, ya da boyun eğip kaderim budur denilecek.
Unutulmamalıdır ki, KERKÜK şehrine istenilen bu çözümler, daha çok gelir paylaşımı içindir, Kürtler hem toprak hem de gelir peşindeler, merkezî hükûmet, geliri düşünmekte, Türkiye durumu idare etmekte, Türkmenler bu durumları iyi hesaplayıp ATA topraklarının kaderini şansa bırakmamaları gerek. Bütün Türkmen bölgeleri Türkmenler tarafından yönetilmeli, özel statü kabul edilse dahi (edilmesi mümkün görülemiyor, Kürtler, ABD sayesinde 140. madde peşindeler) gelir adil bölüşülmeli ve bölgelerinin yönetimi kendilerinde olmalı. Bunun için çalışmalara hız verilmeli. Anavatan Türkiye bu doğrultuda ağırlığını açık olarak koymalıdır.



