ALAŞEHİR’de petrol aramalarına, 1998 yılında başlanmıştı. O tarihte müspet bir sonuç alınmasına rağmen, bilinmeyen bir sebepten aramalar durdurulmuştu. 1.11.2001 yılında ise, Alaşehir Baklacı köyü civarında gene petrol bulundu.
Uzmanlardan aldığım bilgiye göre gravitesi ve oktanı yüksek bir petroldü. Bununla ilgili olarak üç kuyu açıldı. Çalışmalar sürerken aramaya son verilip, hiçbir açıklama yapılmadan TPAO mensupları sessiz sedasız uzaklaşıp gittiler. Kimse şimdi petrolün adını ağzına almıyor. Ulusal basın ve medya bu ciddî konuya hiç eğilip ilgi göstermediler.
1950 yıllarında, Amerikan Mobil şirketine elli yıllığına Türkiye’de petrol arama izni ve ruhsatı verilmişti. İngiliz Shell şirketine de sonradan aynı imtiyaz tanınmıştı. Anılan tarihlerden itibaren bu yabancı şirketlerin hiçbir başarılarını göremedik. Bulunan petrol ya takları işaretlenip tekrar kapatılıyordu. Niçin?
Malûm, dünya sanayii petrol üzerine kuruludur. Süper ülkeler biliyor ki, dünya petrol rezervi tükenmektedir. Doğal olarak yeni petrol oluşumu olmuyor. Emperyalist ülkeler, Türkiye-Orta Doğu ve Asya petrollerini tamamen tükettikten sonra, dünya sanayiini “hidrojen” (su) ile çalışır hâle getireceklerdir. Japonlar ve Amerikalılar hidrojenle çalışan makinaları çoktan icat ettiler. Plânlarını kasalarında saklıyorlar. Bir anda, petrole dayalı sanayi bırakıp yeni sistemlere geçmek, dünyada yeni sanayi ihtilâli doğuracaktır. Şimdilik, bakir kullanılmamış bölgelerdeki petrolü kontrol altında tutarak sistemi devam ettirmeyi düşünüyorlar.
Bu oyuna da ülkemiz kurban ediliyor. Ülkemizde siyasetin ve ekonominin çöktüğü, sefalet ve yoksulluğun arttığı bir ortamda İMF kapılarında ağlayacağımıza, kendi petrolümüzü çıkarıp kullansak olmaz mı?
Anadolu’da yeteri kadar petrol ve doğalgaz mevcuttur. İran-Irak-Rusya’dan istemeye, bağımlı hâle gelmeye gerek yoktur. TV’lerde izledik, Rize’nin bir köyünde uyanık Karadenizli hemşehrilerimiz doğalgaz bularak, su borularıyla evlerine taşıdılar, yıllardır kullanıyorlar (İnşallah kaçak kullanımdan ceza yemezler). Trakya’da petrol vardır. Amasya’da petrol ve doğalgaz vardır. Alaşehir’in altı bir petrol denizidir. Diyarbakır’ın bir köyünde de petrol bulundu. Çok şükür teknolojimiz gelişti. Mühendislerimiz bunları çıkaracak bilgide yetişmiştir. 1960’lı yıllarda, Hürriyet gazetesindeki bir haberde, Yozgat-Boğazlıyan bölgemizde zengin uranyum yataklarının bulunduğu haber verilmiş, heyecan uyandıran bu haber unutturulmuştur.
Türkiye’de  bol  miktarda  bulunan  bor  madenlerinin,  ham  hâlde  batı  ve  Amerika’ya  ihraç  edildiğini  okuyoruz.  Nedir  bu  bor?  Katı-sıvı-buhar  hâlinde    kullanılan  yüksek  bir  enerji.  NASA  uzay  üssünde  bile  kullanılıyor.  Menderes’i  tarım  sanayii  ile  oyaladılar.  Demirel  ise  bizi  montaj  sanayii  ile  oyaladı.  Neden  hâlâ  tam  kapasite  ile  ağır  sanayie  geçmiyoruz?  Zengin  bir  ülkenin  fakir  nöbetçileri  olmaktan  nasıl  kurtulacağız?  Dünya  düzeni  silâh  zoruyla  yeniden  kurulurken,  AB’ye  bağımsızlığımızı  ve  Kıbrıs’ı  neden  kaptıralım?  Irak  savaşı  niçin?  Petrol  için…  Atlantiğin  öte  yakasından  gelmiş  ABD  ve  İngiltere  Saddam’ı  bahane  ederek,  en  modern  silâhlarla  ve  uranyumlu  mermilerle  Irak  halkını  vurdu.  Geçmişte,  peşmerge  ve  Arap  katliâmına  uğramış  3  milyonluk  masum  Irak  Türkmenleri,  gene  ateş  altında  inliyorlar.  Devletimizin  bu  soydaşlarımıza  en  az,  Kıbrıs  ve  Balkan  Türklerine  gösterdiği  kadar  ilgi  göstermesini  diliyorum.
                      


                                    

